YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2901
KARAR NO : 2013/4670
KARAR TARİHİ : 28.03.2013
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.05.2012 gününde verilen dilekçe ile ipoteğin kaldırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın yargı yolu nedeniyle reddine dair verilen 17.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, 7 parsel sayılı taşınmaza, imar uygulaması sonucu konulan ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir.
Davalılar vekili, mülkiyet hakkının imar çalışmaları sonucunda ipoteğe çevrildiğini ve davacı parselinde 4200 YTL bedelli ipotek tesis edildiğini, ipotek bedelinin artırılması için dava açtıklarını, sonucunun beklenmesini ve davanın reddini istemiştir.
Mahkemece idari işlem sonucu konulan ipoteğin kaldırılması davasının görülme yerinin idari yargı olduğundan söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri ve idari yargı yetkisi açıkça düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı açılan tam yargı davaları ve idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan anlaşmazlıklara ilişkin davalar olarak gösterilmiştir.
Yargı yetkisi idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayarak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde karar verileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Bu nedenle taşınmazların geometrik durumları ve hak sahiplerinin belirlenmesi için yapılan kadastro çalışmaları, bu çalışmalara göre sicillerin oluşturulması, sicildeki değişikliklerin kayda işlenmesi idarenin görevleri arasındadır. Ancak, idarenin bu görevlerini yerine getirirken taşınmazların geometrik durumlarının hatalı tespiti, hak sahiplerinin hatalı belirlenmesi ya da kayıtların yolsuz veya usulsüz oluştuğu iddiasının bulunması halinde, gerçek durumun tespiti ve düzeltilmesine ilişkin davalar adli yargıda görülerek çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklardır.
Somut olayda, dava konusu 30639 ada 4 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına 25.02.1987 tarihinde davalılar lehine konulan imar ipoteğinin kaldırılması istendiğine göre Türk Medeni Kanununun 1027. ve Tapu Sicil Tüzüğünün 85. maddeleri gereğince davanın adli yargı yerinde görülerek sonuçlandırılması gerekirken yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan harcın iadesine, 28.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.