Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/2877 E. 2013/4575 K. 26.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2877
KARAR NO : 2013/4575
KARAR TARİHİ : 26.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13.04.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı köy, kadastro çalışmaları sırasında davalı gerçek kişi adına tespit ve tescil edilen 178 ada 193 parsel sayılı taşınmazın daha sonra kötüniyetli olarak davalıya satıldığını, davalının zilyetliğinin söz konusu olmadığını, taşınmazın mera olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, hakdüşürücü sürenin dolduğunu, taşınmazın mera vasfında olmayıp özel mülk olduğunu ve müvekkilinin tapuya güven ilkesine göre taşınmazı satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Asli müdahil Hazine, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava kabul edilmiş, 178 ada 193 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile mera niteliğiyle sınırlandırılmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete
geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; kadastro işlemleri sırasında 9.900,00 m2 yüzölçümündeki, 178 ada 193 parsel sayılı taşınmazın senetsizden tarla vasfı ile dava dışı Durmuş Ali Şenol adına tescil edildiği ve bu kişi tarafından 26.12.2008 tarihinde davalıya satıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kamu orta malı mera niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulü yönünden hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır.
Doğru sonuca varılabilmesi için, çekişmeli 178 ada 193 parsel sayılı taşınmazı çevreleyen tüm komşu parsellerin onaylı tutanak suretleri ve dayanağı olan belgeler getirtilip, dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, komşu köylerde ikamet edip, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve uzman ve teknik bilirkişiler huzuruyla keşif icra edilmelidir. Arazinin başında icra edilecek keşif sırasında yansız yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, taşınmazın tamamının veya bir bölümünün kamu orta malı mera niteliği taşıyıp taşımadığı, kim tarafından, ne zamandan beri, ne suretle kullanıldığı etraflıca sorulup, maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, uzman ziraat mühendisinden arazinin niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, teknik bilirkişiye uygulanan kayıtların kapsamını belirtir ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmelidir. Yargılama sırasında toplanan delillerin tutanağın edinme sebebi sütunundaki beyanlara aykırı düşmesi halinde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla ve gerekirse yüzleştirme yapılmak suretiyle dinlenilip aykırılığın giderilmesine çalışılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli; dava konusu taşınmazın komşu parsellerden mera olarak sınırlandırılıp, kesinleşen parsellerle toprak yapısı itibariyle bütünlük arz edip arzetmediği, ayırıcı unsurlar bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Bundan sonra tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 26.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.