YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2433
KARAR NO : 2013/4213
KARAR TARİHİ : 21.03.2013
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15.11.2012 gününde verilen dilekçe ile sınır tespiti ve elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 19.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı … Tüzel Kişiliği, davalı … Tüzel Kişiliği ile aralarında sınır uyuşmazlığı olduğunu, davalı köy halkının köylerine ait olan yerde hayvan otlattıklarını ve kendilerinin kullanmasına da engel olduklarını belirterek köyler arasındaki sınırın Menteş tepesinden kör kuyu tepesine oradan da kandak mevki, oradan da müsait vereni tepesi aralarındaki yer olarak tespitine ve davalının müdahalesinin menine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tensip tutanağı ile iki köy arasındaki sınırın belirlenmesi işleminin idari işlem niteliğinde olduğu belirtilerek dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı köy vekili temyiz etmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde dayandığı hukuki sebeplerin özetini bildirmelidir (HMK m. 119,1/g). Ancak, dayanılan hukuki sebebin gösterilmesi dava dilekçesinin zorunlu bir unsuru olmadığından gösterilmemiş olmasının bir müeyyidesi yoktur (HMK m. 119/2). 6100 sayılı HMK’nın 33. maddesi gereğince hakim, Türk kanunlarını kendiliğinden uygulamakla yükümlüdür. Davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıalara uygulanacak hukuk kuralını bulup uygulamak hakimin görevidir. Bu nedenle hakim, tarafların bildirdikleri hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, tarafların dilekçelerinde bildirdikleri olayların hukuki sebebini kendiliğinden araştırır ve belirler.
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “…tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de yararlanma hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Davacı köy dava dilekçesinde dava konusu yerin, sınır uyuşmazlığı nedeniyle kullanımı hususunda anlaşmazlığın olduğunu, davalı köyün kendilerine ait olan yerde hayvan otlatmalarına engel olduğunu ileri sürerek taraf köylere ait sınırnamelere göre müşterek sınırın tespitini ve elatmanın önlenmesini istemiştir. Diğer bir deyişle köyler arasındaki müşterek sınırın yeniden belirlenmesini talep etmemiştir. Davacı köy tüzel kişiliği köylerine ait hayvanların otlatıldığı yerlere elatıldığını iddia ettiğinden çekişmeli yer mera ise, idari sınır ve kadastro çalışma sınırı dikkate alınmaz.
Bu bakımdan taraf köylerin arasındaki çekişme idari sınır nazara alınmadan giderilmelidir.
Çekişmeli yerin mera olduğu tespit edildiği takdirde;
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, kadim kullanma hakkına ya da tahsise dayanılabilir.
Kadimlik iddiası var ise, bu hususun araştırılması, gerektiğinde köylerin kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorularak kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir. Ayrıca yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, tarafsız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi mahkemece yapılacak keşifte tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp
kapsamadığının belirlenmesi, varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde gerekli inceleme ve araştırmalar yapılarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken idari işlem niteliğinde olduğundan ve mahkemenin görev alanına girmediğinden söz edilerek davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 21.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.