Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/23 E. 2013/2215 K. 14.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/23
KARAR NO : 2013/2215
KARAR TARİHİ : 14.02.2013

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.02.2011 gününde verilen dilekçe ile eltamanın önlenmesi, kal ve haksız işgal tazminatı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, komşu 1348 parsel sayılı taşınmaz maliki tarafından zeytin ağacı dikmek suretiyle 1347 parsel sayılı taşınmazının işgal edildiğini ileri sürerek davalının elatmasının önlenmesine, 500,00 TL haksız işgal tazminatının davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, elatma isteminin kabulüne, 352,80 TL ecrimisil bedelinin davalıdan tahsiline, teknik bilirkişiler tarafından tanzim olunan 27/02/2012 havale tarihli ek rapor ve ekinde bulunan krokide 2,3,4,5,6,8,11,29 ve 30 sıra numaralı ağaçlar olmak üzere toplam 9 adet zeytin ağacı ile 12,13,14,15, 16,17, 18,19, 20, 21, 22, 23 ve 28 sıra numaralı ağaçlar olmak üzere toplam 10 adet zeytin ağacının kaline karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve davalı vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava
edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Davaya konu olayda uygulama imkanı bulunan TMK’nun 740. maddesi, başkasının mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği hükmünü içermektedir. Malikin kendi taşınmazı üzerine diktiği ağaçların dalları ve kökleri komşunun taşınmazına geçip zarar verdiği takdirde, ikaz üzerine münasip bir müddet içerisinde bu dal ve köklerin kesilmesi gerekir. Malik tarafından kesilmediği takdirde, komşunun bu dal ve kökleri kesip zaptetmek hakkı doğar. Ancak tüm ağaçların kesilmesine ilişkin hüküm kurulmamalıdır.
Taşkınlığın belirlenebilmesi için mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında ziraatçi bir bilirkişi de hazır bulundurulmalıdır. Davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere, katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere, buna rağmen davacının zararı
önlenemiyorsa ağaçların kökten kesilmesine veya sökülmesine karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacının maliki olduğu 1347 parsel sayılı taşınmaz 3.850,00 m2 olup tarla vasfıyla davacı tarafından 30.03.2010 tarihinde edinilmiştir. Davalıya ait bitişik 1348 parsel sayılı taşınmaz ise 3.550,00m2 olup tarla vasfıyla hükmen 06.04.1987 tarihinde edinilmiştir. Mahkemece, mahallinde yapılan keşif sonucu hükme esas alınan 27.02.2012 tarihli ek fen bilirkişi raporuna göre davalıya ait 13 adet zeytin ağacının davacının taşınmazının sınırları içinde kaldığı, 9 adet zeytin ağacının tarafların ortak sınırında bulunduğu tespit edilmiştir. Komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesinin istenebilmesi için bir zarar doğması gerekir. Tarafların müşterek sınırında kalan 9 adet zeytin ağacının davacının taşınmazına ne şekilde zarar verdiği açıklanmadan kal’ine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davacı, 1347 parsel sayılı taşınmazını 30.03.2010 tarihinde satış yoluyla devraldığına göre haksız işgal tazminatının 2010 yılının tamamını kapsayacak şekilde hesaplanarak bu miktar üzerinden hükmedilmesi hatalı olduğu gibi hükümde, zeytin ağaçlarının numaraları sayılarak toplam 13 adet zeytin ağacının kal’ine karar verilmiş ise de 10 adet zeytin ağacının kal’ine karar verildiğinin belirtilmesi de çelişki yaratmıştır.
Ayrıca, yargılama giderlerinin hesabında davacının dava değerini 2.500,00 TL olarak gösterdiği, bu miktarın 500,00TL’sini haksız işgal tazminatı olarak talep ettiği gözetilerek bu miktarlar üzerinden davanın kabul ve ret oranına göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda 1 no’lu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 14.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.