YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2154
KARAR NO : 2013/3901
KARAR TARİHİ : 15.03.2013
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 21.09.2004 gününde verilen dilekçe ile meranın aidiyetinin tespiti istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16.07.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve davalı … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı köy tüzel kişiliği, dava konusu 109 ada 120 ve 121 parsel sayılı taşınmazların kadim yaylaları olduğunu, davalı köyün bu taşınmazlarda ortak yararlanma hakkının bulunmadığını belirterek taşınmazların kendi köylerine ait yayla olduğunun tespiti ile özel siciline yazılmasını istemiştir.
Davalı köy tüzelkişiliği, dava konusu taşınmazlarda kendi köylerinin de yararlanma hakkı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı köy tüzelkişiliği ve davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin… sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
2013/2154-3901 -2-
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, tarafsız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarda belirtilen ilkeler uyarınca somut olaya gelince;
1-Davalı köyün temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
Dava konusu taşınmazlar 2003 yılında kadastro çalışmaları ile 109 ada 120 ve 121 parsel numaralarını almış ve taraf köylerin ortak yaylası olarak tespit edilmiştir. Davacı köy, dava konusu taşınmazların kendilerine ait kadim yaylaları olduğunu belirtmiş ayrıca 1937 tarih 87, 88 ve 89 tahrir nolu vergi kayıtlarına dayanmıştır. Davacı köyün dayandığı vergi kayıtları incelendiğinde taşınmazın niteliğinin tarla olarak dava dışı gerçek şahıslar yararına düzenlendiği görülmektedir. Taşınmazların yayla olduğu hususu taraflar arasında tartışmasızdır. Bu durumda kamu malı niteliğinde yayla olduğu sabit olan taşınmazlarda davacı köyün dayandığı, tarla niteliği ile gerçek kişiler
yararına tesis edilen vergi kayıtları bir hüküm ifade etmez. Vergi kayıtlarına istinaden davacı köyün isteminin kabulü doğru olmamıştır.
Ne var ki; davacı köy davasında, “kadim hakka”dayanmıştır. Mahkemece taraf köylerin dava konusu taşınmazlarda kadim hakları yönünden yapılan inceleme ve araştırma ise hüküm vermeye yeterli değildir.
Bu durumda mahkemece yukarda belirtilen ilkeler gözetilerek, komşu köylerden yöreyi iyi bilen yaşlı tarafsız kişilerden en az 3 mahalli bilirkişi eşliğinde mahallinde keşif yapılarak taşınmazlarda sadece davacı köyün kadim yararlanma hakkı bulunduğunun tespiti halinde davanın kabulüne, taraf köylerin ortak yararlanma haklarının olduğunun anlaşılması halinde ise davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede ise;
2013/2154-3901 -3-
Dava konusu taşınmazların yayla olduğu hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığından, davalı Hazine aleyhine açılan davanın pasif dava ehliyeti yokluğundan reddi gerekirken bu davalı yönünden de kabulü isabetli olmamıştır.
Hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı köy vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, (2) numaralı bent uyarınca da davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 15.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.