Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/1786 E. 2013/3529 K. 11.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1786
KARAR NO : 2013/3529
KARAR TARİHİ : 11.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.12.2007 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 30.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava komşuluk hukukundan kaynaklanan maddi tazminat isteğine ilişkindir.
Davalı vekili, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını ayrıca davanın kanıtlanamadığını savunarak reddini istemiştir.
Mahkemece, 439 parsel sayılı taşınmazın malikinin dava dışı … olduğu, davacının ağaçların ve damlama sulama borusunun kendisine ait olduğunu, dolayısıyla taşınmaz üzerindeki kişisel hakkını da ispatlayamadığı, tanık ifadelerinin çelişkili olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750.
maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nun 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Davacı, 439 parsel sayılı taşınmazın kendisi tarafından kullanıldığını komşusu olan davalının bitki kalıntılarını yakarken kendi taşınmazına sıçrayan yangın sonucu ağaçlarının yandığını, su borusunun zarar gördüğünü belirterek 2007/64 D.İş sayılı dosyada düzenlenen tespit raporuna dayanarak 6.790 YTL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davacı davaya konu taşınmazı dava dışı kayıt maliki …’in muvafakatı ile kullandığını, limon ağaçlarının kendisine ait olduğunu ileri sürmekte olup, davalı vekili tarafından 2008/42 D.İş sayılı tespit dosyasında verilen 29.05.2008 tarihli dilekçede 439 parsel sayılı taşınmazı davacının kullandığını beyan etmiş, şahitler de bu yönde beyanda bulunmuşlardır. Dava konusu muhdesatın davacıya ait olduğu gerekçesiyle mahkemece 02.12.2010 tarihli ara kararı ile davalı vekilinin davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığına yönelik itirazı reddedilmiştir. Bu nedenle davacı, zilyetliği altında bulunan dava konusu taşınmazda yetiştirdiği ağaçlar, bakla bitkisi ve sulama sistemine yönelik komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesini ve zararının tazminini isteyebilir. Mahkemece işin esası incelenerek, özellikle komşu 438 parsel sayılı taşınmazın maliki tarafından açılan davanın safahatı da araştırılarak taraf delilleri toplanıp değerlendirilmeli, zararın miktarı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 11.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.