Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/1644 E. 2013/5666 K. 11.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1644
KARAR NO : 2013/5666
KARAR TARİHİ : 11.04.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 23.07.2010 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 18.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi isemine ilişkindir.
Davacı, kadimden beri kullandığı, Aşağı … Köyünde bulunan suya davalının boru döşemek suretiyle müdahalede bulunduğunu ileri sürerek davalının suya elatmasının önlenmesini ve muarazanın giderilmesini istemiştir.
Davalı, daha önce davacının suya müdahale ettiğini, davacının işçisi aleyhine men kararı aldığını, içme ve sulama suyu olarak kullandığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 756. Maddesine göre; Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “ yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/2).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20 nci maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda, davaya konu kaynak, kadastro çalışmalarında yol olarak bırakılan kısımdan çıktığından genel sudur. Genel sulardan kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak koşulu ile herkes faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir. Davada tarafların suya olan ihtiyaçları ayrıntılı olarak tespit edilmemiş, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi de davacının suyu 1997 yılından beri kullandığını ve öncelik hakkının bulunduğunu beyan etmiştir.
Bu durumda suların en az olduğu dönemde mahallinde ziraatçi bilirkişi ve jeoloji mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle keşif icrasıyla, davacının ve davalının suya ihtiyaç durumu, ziraat bilirkişisine bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmeli, davalının başka kayanaktan ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı araştırılmalı, kadim ve öncelik hakları gözetilerek içme suyu ihtiyacından fazlasının bulunduğunun saptanması halinde bu sudan yararlanma şekil ve şartları belirlenmek suretiyle su rejimi oluşturulmalıdır.
Değinilen yönler gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmişti
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 11.04.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.