YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16307
KARAR NO : 2014/6752
KARAR TARİHİ : 22.05.2014
MAHKEMESİ : Bigadiç Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/11/2012
NUMARASI : 2011/290-2012/259
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 21.12.2011 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi, suyun çeşmenin ve havuzun eski haline getirilmesi ve kullanım haklarının tapuya şerh edilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacılar, kadimden beri kullandıkları suya davalının haksız elattığını ileri sürerek elatmanın önlenmesini ve muarazanın giderilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu suyun kendisine ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yer altı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yer altı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yer altı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yer altı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK. md. 756/3).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20 nci maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yer Altı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda; davaya konu kaynak, kadastro çalışmalarında orman olarak bırakılan kısımdan çıktığından genel sudur. Genel sulardan kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak koşulu ile herkes faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir. Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan jeoloji bilirkişi raporuna göre dava konusu suyun debisinin 0,5 lt/sn olduğu belirtilmiştir. Dosya içerisinde bulunan 24.07.2007 tarihli Aydınlı Köyü Su Taksimatını gösteren cetvel incelendiğinde arazi miktarına göre dava konusu suyun kullanılmasına ilişkin sürelerin belirlendiği bu taksimatta davacıların da yer aldığı fakat sudan kimin ne kadar yararlanacağının belirlenmediği görülmektedir. Mahkemece ” suyun kadim kullanılış şekli dikkate alınarak çeşmenin etrafında bulunan 50 dekarlık alan içerisinde çeşmenin suyundan ve havuzdan istifade etmek isteyen arazi sahiplerinin isimleri her yıl tespit edildikten sonra çeşmenin suyu ile doldurulacak havuzun akşam ve sabah olmak üzere doldurularak iki kez kullanılması suretiyle bir arazinin sulanmasından sonra diğer maliklerin surayla çeşme ve su havuzundan istifadelerine” şeklinde su rejimi kurulmuştur.
Hüküm davanın tarafları hakkında kurulur. Mahkemece davanın tarafı olmayan üçünçü kişi durumundaki suyun etrafındaki 50 dekarlık alandaki taşınmazların malikleri hakkında su rejimi kurulması doğru görülmemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesine göre yasalardaki ayrık durumlar hariç hakim her iki tarafın iddia ve müdafaaları ile bağlı olarak ve onunla sınırlı olmak üzere hüküm verebileceğinden mahkemece davacıların talebinin değerlendirilerek davacıların kullanımı ile ilgili bir su rejimi kurulması gerekirken davanın tarafı olmayan üçüncü kişilerin hukuki durumunu etkiler şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 22.05.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.