Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/15740 E. 2014/156 K. 06.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15740
KARAR NO : 2014/156
KARAR TARİHİ : 06.01.2014

MAHKEMESİ : Menderes 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/09/2013
NUMARASI : 2013/82-2013/6

İhtiyati tedbir isteyen B.. U.. tarafından, ihtiyati tedbir istenen aleyhine 28.08.2013 gününde verilen tapu iptali ve tescil istemli dava dilekçesi ile ihtiyati tedbir istenmesi üzerine; ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin karara yapılan itiraz üzerine itirazın reddine dair verilen 04.09.2013 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi ihtiyati tedbir isteyen B.. U.. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 1486 parsel sayılı taşınmaza arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapılan binada yükleniciye bırakılan 1 ve 2 numaralı bağımsız bölümleri yükleniciden temlik aldığını, sonradan 1486 parsel sayılı taşınmazın 3417 ve 3418 parsel sayılı taşınmazlara ifraz edildiğini, tapudaki numaralar ile sözleşmedeki numaraların birbirlerine uymadığını, yükleniciden satın aldığı bağımsız bölümlerin 3418 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 6 no’lu bağımsız bölüm ile 3417 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 7, 8 ve 9 no’lu bağımsız bölümlerden biri olduğunu öne sürerek tapu iptali ve tescil ve dava konusu bağımsız bölümlerin üçüncü kişiye devrinin önlenmesi amacıyla da ihtiyati tedbir talep etmiştir.
Mahkemece, taşınmazların satışının resmi şekilde yapılması gerektiği, davacının ise bağımsız bölümleri harici satış sözleşmesi ile satın aldığından satışın geçersiz olduğu gerekçe gösterilmek suretiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin itirazı da 04.09.2013 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
Bunun üzerine davacı vekili kararı temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 391/3 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinin reddi halinde kanun yoluna başvurulabilir. Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karara karşı kanun yoluna başvurulabileceği gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak, davacının bu kararı temyizi ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin kararın temyizi mahiyetinde kabul edilerek mahkemenin 29.08.2013 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararının temyiz incelemesine geçildi:
6100 sayılı HMK’nın 389. maddesinde, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Ancak 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 1988/2 sayılı YİBBGK Kararı gereğince de; tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceğine, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onun malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde; olayın özelliğine göre hakimin Medeni Kanunun 2. maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceği benimsenmiştir.
Davaya konu olayda da davacı, yükleniciye bırakılan bağımsız bölümleri temlik aldığını ileri sürdüğünden dayanak sözleşme resmi şekilde yapılmasa dahi yukarıda özetlenen YİBBGK Kararında açıklanan koşulların gerçekleşmesi halinde 818 sayılı Borçlar Kanununun 163. (6098 sayılı TBK’nın
184. maddesi) uyarınca taraflar arasında yapılan temlik sözleşmesi geçerli olacağından mahkemece davacının dayandığı sözleşmenin geçersiz olduğu gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddi doğru değildir.
Davacı temlik sözleşmesi ile satın aldığı 1486 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yükleniciye bırakılan 1 ve 2 numaralı bağımsız bölümlerin 1486 parsel sayılı taşınmazın sonradan 3417 ve 3418 parsel sayılı taşınmazlara ifrazı sonucu 3418 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 6 no’lu bağımsız bölüm ile 3417 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 7, 8 ve 9 no’lu bağımsız bölümlerden biri olduğunu öne sürdüğünden davacının talebinin bu husus da gözetilerek yeniden değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle ihtiyati tedbir isteminin reddine dair 2013/82 E. 04.09.2013 tarihli kararın BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 06.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin olup davacı vekilinin dava dilekçesinde belirtiği taşınmazlar kaydına ihtiyati tedbir konulmasına dair istemin reddine ilişkin karara yapılan itiraz üzerine itirazın reddine dair verilen 04.09.2013 günlü karar temyiz edilmiştir.
6100 sayılı yasanın 389. maddesinde ihtiyati tedbirin verilmesi şartları hükme bağlanmıştır. Yapılan incelemede delillerin henüz toplanma aşamasında bulunduğu, dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği gibi gecikme halinde tehlike olan veya önemli bir zararın da oluşacağı ihtimali bulunmadığı anlaşıldığından ihtiyati tedbir isteminin reddine dair yerel mahkeme kararının onanması gerekir.
Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.