YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14953
KARAR NO : 2014/2008
KARAR TARİHİ : 17.02.2014
MAHKEMESİ : Karaburun Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/07/2013
NUMARASI : 2010/28-2013/173
Davacı tarafından, davalı aleyhine 05.02.2010 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.07.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle kal isteğine ilişkindir.
Davacı, davalıya ait .. parsel sayılı taşınmaz üzerindeki evin bahçesindeki ağaçların ve özellikle dut ağacının deniz manzarasını engellediğini, diğer taraftan dut ağacının yola taşan kısmından dökülen yaprak ve meyvelerin çevreyi pislettiğini, sinekleri çektiğini, mazgalları tıkayarak su gitmesine engel olduğunu, davalının ağaçları budamamasının bu durumu daha da kötüleştirdiğini, dinlenme ve tatil için kullandıkları evlerinin bu durum sebebi ile oturulamaz hale geldiğini ileri sürerek ağaçların kesilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 20.06.2013 ve 18.06.2013 tarihli bilirkişi raporlarında gösterilen dut ve badem ağaçlarının kökten kesilmek suretiyle kal’ine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengeleri de gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Somut olayda, davadan önce yapılan tespit sonucu alınan 15.09.2009 tarihli bilirkişi raporunda, dut ağacının çok geniş ve yüksek olması sebebi ile manzarayı tamamen kapattığı, yaprak ve meyvelerinin toplanmaması halinde görüntü kirliliği yapacağı ve böcekleri çekeceği, dut ağacının derin budamaya uygun olduğu ve her yıl düzenli budanması halinde taç yüksekliğinin belirli bir seviyede tutulabileceği, budama suretiyle komşuluk hukukuna aykırılığın giderilebileceği tespit edilmiştir. Yargılama sırasında yapılan keşif sonucu alınan 18.06.2013 tarihli bilirkişi raporunda ise tespit sonucu alınan raporun aksine dut ağacının ekonomik ömrünü tamamladığı, budama yapılamaması sebebi ile çalılaştığı ve büyük oranda deniz manzarasını kapattığı, dökülen meyve ve yapraklarının böcekleri çekeceği, budanması halinde birkaç yıl içinde güçlü sürgün ve dallar oluşacağından sorunun tekrar yaşanacağı, ayrıca bir adet badem ağacının da kısmen deniz manzarasını kapattığı, kökten kesilmeleri gerektiğinin belirtildiği görülmüştür.
Bu durumda mahkemece gerektiği takdirde yeniden keşif yapılmak suretiyle taraflar arasındaki zorunlu çıkar çatışmasını denkleştirecek en adil çözüm yolu gerekçeli olarak gösterilmek suretiyle hükmün infazına ve denetime elverişli yeni bir bilirkişi raporu alınmalı, başka şekilde aykırılığın giderilmesi mümkün değilse ağaçların kökten kesilmesine karar verilmelidir.
Mahkemece, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 17.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.