Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/14896 E. 2014/5198 K. 17.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14896
KARAR NO : 2014/5198
KARAR TARİHİ : 17.04.2014

MAHKEMESİ : Kovancılar Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/06/2013
NUMARASI : 2010/366-2013/186

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 01.11.2010 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 18.06.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
TMK’nın 756. maddesine göre; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularında da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md. 756/3).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiriren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20. maddede sözü geçen tüzkte belirtilir (167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu1-6. Madde).
Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre; su davalarında görev tayini suyun değerine göre belirlenir Bunun yöntemi ise, çekişmeli suyun davacı tarafa sağladığı yarar gözönünde tutularak belli edilmelidir. Bunun içinde çekişmeli sudan yararlandığı iddia olunan taşınmazların, susuz halindeki değerleri ile sulu halindeki değerleri arasındaki fark, dava edilen suyun değeri olarak kabul edilmeli, görev hususu da bu değere göre belirlenmelidir.
Somut olayda; mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan 02.11.2012 tarihli ziraat bilirkişi raporunda davacının maliki olduğu 96 parsel sayılı taşınmazın sulu değerinin 78.084 TL olduğu belirlenmiş ancak susuz değeri tespit edilmemiştir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Davacının sudan yaralandığı taşınmazın sulu değeri ile susuz değeri arasındaki farkın dava değerini oluşturacağından mahkemece davacıya ait 96 parsel sayılı taşınmazın susuz değeri de tespit edilerek dava değerine göre görevli mahkeme saptandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedeni göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olamadığına, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.04.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.