YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14814
KARAR NO : 2014/1905
KARAR TARİHİ : 13.02.2014
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/07/2002
NUMARASI : 1998/1102-2002/587
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26/11/1998 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09/07/2002 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı E.. V.. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı M.Ö. 04.05.1972 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığı .. ada ..parsel sayılı taşınmazdaki 120/60000 hisseyi davacıya devrettiğini, bedelini de aldığını belirtmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı E.. V.. vekili, dava dilekçesinin ve kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, bu nedenle savunma haklarının kısıtlandığını ileri sürerek temyiz etmiştir.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi (HUMK’nun 73. maddesi) uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 36. maddesiyle en temel yargısal hak olarak kabul edilen hukuki dinlenilme hakkı gözetilerek, mahkeme, tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’ nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.
Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitin yöntemi 7201 Sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve devamı maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.
Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili, Tebligat Kanunu hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.
Öte yandan,Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı 21. maddede kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler açıklanmıştır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde PTT memurunun ne şekilde davranacağı Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesinde açıklanmış ise de 07/08/2012 tarih ve 28377 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 16/07/2012 tarih ve 2012/3474 sayılı Tebligat Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük’ün 1. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik 25.01.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Adı geçen Yönetmeliğin 30. maddesinde de muhatabın adreste bulunmaması halinde yapılması gereken işlemler düzenlenmiştir.
Buna göre muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olandan hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz ise, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti ve meclisi üyeleri, zabıta amiri ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilmemişse, tebliğ evrakı çıkaran mercie geri gönderilir.Bu itibarla, (mülga Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesinde) Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeli’ğin 30. maddesinde yazılı olan ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle muhatabın (ya da muhatap namına tebligatı alabilecek olanların) bu adreste bulunduğu tevsik edilmeden Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebliğ işlemi geçersizdir. Zira, bu tevsik işlemi muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Özetle, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılacak tebliğ işleminin geçerliliği PTT memurunun yapacağı tahkikata göre muhatabın bu adreste bulunduğunun tespitine ve bu işlemi tebligat parçasına yazarak maddede belirtilen kişilere imzalatmasına bağlıdır.
Somut olaya gelince; davalıya dava dilekçesi “V.. no 20” adresinde Tebligat Kanunu 21. maddesine göre usulsüz olarak tebliğ edilmiş, mahkemece de usulsüz olduğu kabul edilerek davalıya yeniden aynı adrese tebligat çıkartılmış muhatabın adresten ayrıldığı belirtilerek iade edilmiş, sonrasında davalıya ilanen tebligat yapılmıştır. Ancak, yargılama esnasında dosyanın işlemden kaldırılıp ve daha sonra yenilenmesi ile duruşma gününü bildirir davetiye matbu kaşe ile “muhatap tevziat saatlerinde bulunmadığından S.E.’den soruldu tatilde olduğu beyan edildi. Tebligat V. Mahalle Muhtarlığına tebliğ edildi. Muhatabın kapısına haber kağıdı yapıştırıldı. Komşusu S. E.’e haber verildi. İmzadan imtina etti” şeklinde tebliğ edilmiş ise de temyiz dilekçesi ekinde sunulan Kadıköy Kaymakamlığı, İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 17.07.2012 tarihli yazıları ile vekaletnameden davalının tebligatın yapıldığı tarihte yurtdışında bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca, duruşma gün ve saatini bildirir dava dilekçesi ile gerekçeli kararın davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiğinden söz edilemez.
O halde mahkemece, dava dilekçesinin usulüne uygun olarak davalı E.. V..’ya tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra tarafların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan davanın esastan sonuçlandırılması doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 13.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.