YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14008
KARAR NO : 2014/1119
KARAR TARİHİ : 23.01.2014
MAHKEMESİ : Isparta 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2013
NUMARASI : 2011/144-2013/160
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.05.2011-18.07.2011 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil olmadığı takdirde tazminat, birleştirilen davada elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne, birleştirilen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 11.04.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı-birleştirilen davada davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, TMK’nın 724. maddesine dayalı tapu iptali tescil, olmadığı takdirde tazminat, birleştirilen dava, elatmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir.
Mahkemece, mülkiyeti davalıya ait olan 124 parsel sayılı taşınmazın geçerli herhangi bir hukuki sebep olmaksızın davacı tarafından kullanıldığı, ancak davacının paydaşı olduğu 123 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu 124 parsel sayılı taşınmazın yan yana ve yaklaşık aynı büyüklükte olduğu, davacının yaşadığı ortam, kültür düzeyi ve dava konusu taşınmaz üzerine yapmış olduğu harcamalar da göz önünde bulundurulduğunda iyi niyetli olduğu gerekçesiyle temliken tescil isteminin kabulüne, birleştirilen davada dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı M. C. vekili temyiz etmiştir.
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723 ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcut ise malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiası ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır;
TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir.
b) İkinci koşul ise yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
c) Üçüncü koşul, yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
Yukarıda değinilen üç koşulun yanı sıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı, ortaklığın giderilmesi davası sırasında satın aldığını zannederek 7 ada 124 parsel sayılı taşınmaza ev, samanlık ve besihane yaptığını, on yıldır kullandığını, iyiniyetli olduğunu ileri sürerek temliken tescil, mümkün olmadığı takdirde üzerinde bulunan yapıların bedelinin davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir. Çaplı taşınmazlara inşaat yapılması halinde kural olarak iyiniyet iddiası dinlenmez. Davacı binasını inşaa ederken malik sıfatıyla hareket ettiğini iddia etmekte ise de 1949 yılında çapa bağlanmış taşınmaza 1987 yılında inşaat yaparken gerekli özeni gösterdiğini ve bu doğrultuda iyiniyetli olduğunu kanıtlayamamıştır. İyiniyet koşulunun gerçekleşmemiş olması nedeniyle artık temliken tescil davalarında gerekli olan diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin aranmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak davacı, koşulları oluştuğu takdirde tazminat talep edebilir.
Öte yandan, TMK’nın 683. maddesi gereğince “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.” Davalı haksız olarak elatılan taşınmazına elatmanın önlenmesini isteyebilir.
Mahkemece temliken tescil davasının reddi ile davacının ikinci kademedeki tazminat istemi hakkında bir karar vermek, birleştirilen davanın ise kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Mehmet Cessur vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 23.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.