YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13914
KARAR NO : 2014/987
KARAR TARİHİ : 21.01.2014
MAHKEMESİ : Türkoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2012
NUMARASI : 2011/112-2012/386
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.03.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 21.01.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı gelmedi. Karşı taraftan davacı vekili Av. M.. E.. geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, köy içinde yer alan dava konusu taşınmazın kadastro çalışmasıyla dava dışı Fatma adına tescil edildiğini, Fatma’nın taşınmazı dava dışı Durdu’ya Durdu’nun da taşınmaz üzerine yaptığı ev ile birlikte davacının babası İsmail’e sattığını, İsmail’in de taşınmazı davacıya hibe ettiğini, köyün mahalle niteliği kazanması ve imar uygulamasıyla oluşan 9 parsel sayılı taşınmazdaki bina değerinin zemin değerinden fazla olduğunu ileri sürerek, taşınmazın adına tescilini istemiştir.
Davalı davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesi gereğince tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanununun 684. ve 718. maddeleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi Türk Medeni Kanununun 722, 723 ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
Türk Medeni Kanununun 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiası ileri sürülebilir.
Somut olayda, dava konusu arsa niteliğindeki 252 ada 9 parsel sayılı taşınmaz imar uygulamasıyla dava dışı Abdulcabbar ve Musa adına kayıtlı iken cebri satış nedeniyle 2005 yılında davalı adına tescil edilmiştir. Davacının dayandığı, dava dışı Durdu ile davacının babası İsmail arasında düzenlenen harici satış senedinde taşınmaz bedelinin 08.03.1984 tarihinden önce ödeneceği kararlaştırılmıştır. Davacı taşınmazı üzerindeki mevcut bina ile birlikte babası İsmail’in haricen satın aldığını ileri sürdüğünden binanın 1984 yılından önce yapıldığı anlaşılmaktadır. TMK’nın 724. maddesine dayanarak kendi malzemesi ile başkasının taşınmazına bina yapan kişi veya mirasçıları dava açabilir. Davacı veya murisi babası söz konusu taşınmazdaki binayı kendileri yapmadıklarından TMK’nın 724. maddesine dayanarak dava açma hakları bulunmamaktadır. Bunun yanında, dava konusu taşınmazın 26.03.2005 tarihinde davalı adına tescil edildiği anlaşıldığından binanın yapımı sırasında davalının malik olmadığı da görülmektedir. TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan hak kişisel hak niteliğinde olup taşınmazın binanın yapıldığı tarihteki malikine karşı ileri sürülebileceğinden davalıya karşı ileri sürülemez.
Bu itibarla mahkemece, davaya konu olayda TMK’nın 724. maddesinde belirtilen koşullar gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin hüküm altına alınması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 21.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.