Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/13793 E. 2014/1277 K. 03.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13793
KARAR NO : 2014/1277
KARAR TARİHİ : 03.02.2014

MAHKEMESİ : KDZ.Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/06/2013
NUMARASI : 2009/114-2013/189

Davacılar vekilleri tarafından, davalılar aleyhine 17.03.2009 ve 06.07.2009 gününde verilen dilekçeler ile komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; davalı G.. B..na yönelik davanın yargı yolu bakımından reddine, diğer davalılara yönelik davanın ise kısmen kabulüne dair verilen 11.06.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı N.. S.., Z.. K.., N.. K.. ve F.. K.. vekili, davacı Tasfiye Halinde Türkiye T. Bankası vekili ile davalı Ş.. D.. ve A.S. Ş. vekili tarafından istenmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, .. parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın 9 no’lu dairesinin mülkiyetinin müvekilleri N.. K.. ve N. N. S.’e ait olduğunu, diğer müvekillerinin ise anne baba olarak bu dairede bedelsiz oturduklarını belirterek 16.02.2009 tarihinde komşu taşınmazlarda yapılan kazı çalışması nedeniyle meydana gelen heyelan sonucu maddi ve manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin dava ve talep haklarını saklı tutarak daire malikleri N.. K.. ve N. N.S.’in uğradıkları zarar nedeniyle karşılık 10.000,00 TL, Ziya ve Ferihan için 1.00’er TL maddi ve 1.00 TL kira bedeli ayrıca Z.. K.. için 5.000,00 TL, F.. K.. için 4.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 19.002,00 TL’nin olay tarihinden itibaren en yüksek banka faizi ile birlikte tahsilini istemiş, yargılama aşamasında 10.000,00 TL’lik maddi tazminat istemi ıslahla 80.000,00 TL’ye yükseltilmiştir.
Birleştirilen davada, davacı Tasfiye Halindeki Türkiye T.Bankası, .. parsel sayılı taşınmazda üzerindeki binada 40/880 payının mevcut olduğunu, hafriyat ve kazı nedeniyle meydana gelen heyelan sonucu zarar gördüğünü öne sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla 10.000 TL maddi tazminatın faiziyle birlikte davalılardan tahsili istemiyle dava açmış, yargılama sırasında 10.000 TL’lik maddi tazminat miktarı ıslah ile 80.000 TL’ye yükseltilmiştir.
Davalı Ş.. D.. ve A.. Ş.., belediyeden alınan izinle ve belediye yetkililerinin gözetimi altında hafriyat yaptırdıklarını, heyelanın doğal afet olduğunu, herhangi bir kusurlarının bulunmadığını, eşyaya yönelik zarar nedeniyle manevi tazminatın istenemeyeceğini ileri sürerek davaların reddini savunmuştur.
Davalı G.. B.., davanın idari tam yargı davası olduğunu, davalı şahıslara “çevreye zarar verilmemesi ve gerekli güvenlik önlemlerin alınması kaydı ile” hafriyat yapılması için izin verildiği, olayda belediyenin bir kusurunun bulunmadığını ileri sürerek davaların reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı G.. B..na yönelik davanın yargı yolu bakımından reddine, davalı Ş.. D.. ve A.. Ş..’a yönelik davanın kısmen kabulüne, binanın değerinden hurda değeri çıkartılarak elde edilen gerçek değerin davacıların taşınmazdaki pay oranına isabet eden değer esas alınmak suretiyle 23.836,36’er TL maddi tazminatın davacı N.. S.. ve N.. K..’a, 47.672,72 TL maddi tazminatın davacı Tasfiye Halindeki Türkiye Ticaret Bankası’na, dairedeki menkul eşyaya gelen zarar nedeniyle taleple bağlı kalınarak 1 TL maddi tazminatın davacı Z.. K.. ve F.. K..’a, 3.000 TL manevi tazminatın davacı Z.. K.., 2.000 TL manevi tazminatın ise davacı F.. K..’a ödenmesine kira kaybına ilişkin tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda binanın kullanılamaz durumda bulunduğu belirtilerek bina değeri 1.098,800 TL olarak saptanmış ve hurda değeri 50.000,00 TL’nin mahsubu sonucu davacıların taşınmazdaki arsa payı oranına göre tazminat hesabı yapılmıştır.
Hükmü, davacılar vekilleri ile davalı Ş.. D.. ve A. S. Ş. vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacılar vekillerinin tüm, davalılar Ş.. D.. ve A.. Ş..’ın aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Davalılar Ş.. D.. ve A.. Ş..’ın diğer temyiz itirazlarına gelince; TMK’nın 683. maddesindeki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir. Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ila 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ila 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 818 sayılı Borçlar Kanununun 44. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nın 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Mahkemece tazminatın miktarının belirlenmesine ilişkin olarak yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Yerinde yapılan keşif sonucu alınan uzman bilirkişi ve tespit raporlarında, davacıların maliki olduğu taşınmaza bitişik olarak davalılar tarafından yaptırılan kazı ve hafriyat çalışması sonrasında davacıların evinde hasar oluştuğu tespit edilmiştir. Dosya içerisindeki bilirkişi raporlarından dava konusu binanın yaklaşık 30 yıllık bir yapı olması, ruhsatsız ve imara aykırı olarak 4 kat yerine 7 kat olarak yapılması, bu sebeple 1971 yılında belediyece mühürlenmiş olması, binanın iskanının olmaması, heyelan ve ikinci derecede deprem bölgesinde olması, mühendislik kurallarına ve projeye uygun yapılmamış olması, davalılara ait binaya tecavüzlü durumda olması gibi sebepler dolayısıyla davacının, zararının artmasına neden olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle mahkemece davacının bölüşük (müterafik) kusuru sebebiyle tazminat miktarından 818 sayılı Borçlar Kanununun 44. maddesine göre uygun bir indirim yapılarak sonucuna göre karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
Manevi tazminat ile ilgili temyiz itirazlarına gelince; Kural olarak sadece kişilik hakkı ihlal edilen kimse manevi tazminat isteyebilir. Mal varlığının ihlali sonucunda ortaya çıkan zararlar için manevi tazminat istenemez. Malvarlığına yönelik eylemler de şüphesiz kişiyi az veya çok üzüntüye düşürebilir ise de kişisel hakkı ihlal eden eylem niteliğinde kabul edilemez. Somut olayda, davacıların binasında oluşan hasar ve zararın kişilik haklarına yönelik bir özelliği olmayıp doğrudan doğruya malvarlığı hakkına tecavüz niteliği taşıdığından manevi tazminata yönelik talebinin reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmiş olması da doğru görülmemiş ve bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1). bentte yazılı nedenlerle davacılar vekillerinin tüm, davalılar Ş.. D.. ve A.. Ş.. vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2). bentte yazılı nedenlerle davalılar Ş.. D.. ve A.. Ş.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davalılara iadesine, 03.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.