Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/13427 E. 2014/503 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13427
KARAR NO : 2014/503
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ : Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/07/2013
NUMARASI : 2013/67-2013/362

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05.02.2013 gününde verilen dilekçe ile taşkın inşaat nedeniyle tapu iptali ve tescil, mümkün değilse irtifak hakkı tesisi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tapu iptali ve tescil talebinin reddine, irtifak hakkı tesisine dair verilen 04.07.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı B… Konfeksiyon A.Ş, vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı 2 parsel sayılı taşınmazın etrafına iyiniyetle duvar inşa ettiğini, davalının bu duvarın 3 parsel sayılı arsası üzerine taştığını iddia ederek 2012/424 Esas sayılı dosyada müdahale’nin men’i davası açtığını, uygun bir bedel karşılığında taşan kısmın adına tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde yine uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için irtifak hakkı kurulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmaz çaplı olduğundan iyiniyet koşulu bulunmadığından davacının tapu iptali ve tescil davasının reddine, ancak davacının terditli olarak taşkın inşaat nedeniyle irtifak hakkı tesisi davası açtığı, dava konusu duvarın taşan kısmının ekonomik değerinin arsanın tecavüzlü kısmının ekonomik değerinden fazla olduğu nedeniyle 3 parsel sayılı taşınmazdaki 04/02/2013 tarihli bilirkişi raporu ve ekindeki krokide mavi renkle gösterilen 15,36 m2’lik kısmın üzerinde 2 parsel sayılı taşınmaz lehine irtifak hakkı tesisine, 9.216,00 TL irtifak bedelinin davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
Dava, taşkın inşaat nedeniyle tapu iptali tescil, terditli olarak irtifak hakkı tesisi talebine ilişkindir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Türk Medeni
Kanununun 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup anılan hüküm;
“Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmaz bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devrini isteyebilir” şeklindedir.
Böylece, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine aşağıdaki koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için:
1-Tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
2-Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
3- Bu inşaatı kendi malzemesi ile yapan kişinin iyiniyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 5.7.1944 tarihli ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir.
14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, iyiniyetin ispatı taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet iddia ve
savunması def’i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulmalıdır.
Taşkın binanın bulunduğu taşınmaz maliki veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup da zarar gören kimselerin, taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren onbeş gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini, zararın büyümesini önlemek için konan bu
sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan sübjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (Sübjektif koşul)
4- Bu tür davalarda üzerinde önemle durulması gereken diğer bir koşul da halin icabından taşkın inşaatın yıkılması gerekip gerekmediğinin saptanmasıdır. Uygulama ve doktrinde “durum ve koşulların haklı kılması” şeklinde ifade edilen bu şarttan inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zarar veya yıkılmaması halinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybının mukayese edilmesi anlaşılmalıdır. Değer kaybı, sadece taşılan arazinin değerinden ibaret değildir. Bu değerin içinde arazi sahibinin taşılan kısım dışında kalan arazisinin uğrayacağı değer kaybı da vardır. Arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybı uzman bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle Türk Medeni Kanununun 4., Türk Borçlar Kanununun 50. maddesi uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi önleyecek biçimde en uygun şekilde tespit ve takdir edilmeli, önceden ödenen bedel var ise mahsup edilmek suretiyle arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmelidir.
5-Aranacak diğer bir koşulda taşkın kısmın ana taşınmazdan ayrılarak müstakil parsel oluşturacak şekilde veya ait olduğu taşınmazla birleştirilerek ifrazen tescilinin mümkün olması koşuludur.
Somut olayda; davacının 2 parsel sayılı taşınmazına inşa ettiği duvarın davalının 3 parsel sayılı taşınmazına taşkın olarak inşa edilmesinde iyiniyet unsuru bulunmadığı gibi duvarın kalıcı biçimde yapılmış bina niteliğinde olmadığı gerekçesiyle temliken tescil talebinin reddedilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak, mahkemece irtifak hakkı kurulması talebinin de reddi gerekirken davacının iyiniyetli olarak inşa ettiği duvarın taşan kısmının ekonomik değerinin arsanın tecavüzlü kısmının ekonomik değerinden fazla olduğu gerekçesiyle irtifak hakkı tesisine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 13.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.