YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13260
KARAR NO : 2014/517
KARAR TARİHİ : 13.01.2014
MAHKEMESİ : İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/01/2013
NUMARASI : 2011/372-2013/10
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.05.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil ile birleştirilen davada tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 23.01.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava tapu tahsis belgesi sahibinden gelen miras hakkına dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise tapu tahsis belgesi sahibinden gelen miras hakkına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleştirilen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nun “Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” başlıklı 294. maddesinde açıklandığı üzere;
“Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür.
Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.”
Aynı yasanın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi gereğince;
“Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
Ve, “Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi gereğince de;
“Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.”
Temyiz edilen gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olduğu görülmüştür.
10.4.1992 tarihli ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı, bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile vicdani kanaatine göre karar verebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya gelince; kısa kararda asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulüne, 42.250,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği halde, gerekçeli kararda alacağın miktarı yazılmadan ve sadece davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuştur. Bu itibarla gerekçeli karar ile hüküm sonucunun çelişkili olması nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 13.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.