Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/12864 E. 2014/139 K. 06.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12864
KARAR NO : 2014/139
KARAR TARİHİ : 06.01.2014

MAHKEMESİ : Amasya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/03/2013
NUMARASI : 2012/1-2013/217

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.01.2012 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 13.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 1206 parsel sayılı taşınmaz ile bitişiğinde bulunan davalı şirkete ait olan 1205 parsel sayılı taşınmaz arasında yer alan su arkının davalının yeniden inşa ettiği duvar nedeniyle 2011 yılı nisan ayında yıkıldığını, bahçesinde sulama yapılamadığından ürün kaybına uğradığını, meyve ağaçlarının kurumaya yüz tuttuğunu, bahçenin konumu itibariyle başka bir şekilde sulanmasının mümkün olmadığını, 2011/60 D.iş sayılı tespit dosyasına göre belirlenen toplam 6.734,00 TL zararının yasal faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı vekili su arkının kendisine ait 1205 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığını, arkın geçtiği yerin Nisan ayında değil meyvelerin toplanmasından sonra eylül, ekim ayında yıkıldığını, talep edilen tazminatın fazla olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece su arkı olmasa da küçük bir masrafla kuzeydeki DSİ kanalından su alınarak taşınmazdaki ağaçların sulanabileceği, davacının tamamen hareketsiz kalarak müterafik kusuru ile zararın artmasına sebebiyet verdiği, zirai zarar yönünden 1/2 oranında indirim yapılarak su arkının yeniden inşası masrafı ile birlikte toplam 6.347,54 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı
istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, zararın artmasında davacının kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nun 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Keşif sonucu düzenlenen fen bilirkişisinin 22.11.2012 tarihli krokisinde dava konusu olan ancak, kadastro paftasında hukuken yer almayan sulama arkının 20.16 m2’sinin davalıya ait 1205 numaralı parselde, 17 m2’lik kısmının davacıya ait 1206 numaralı parsel sınırları içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının taşınmazında bulunan ağaçların ve sebzelerin zarar görmesi nedeniyle uğradığı zirai zararın tazmininde TBK’nın 52. maddesi uyarınca indirim yapıldığı halde, yıkılan sulama kanalının masrafından da aynı şekilde indirim yapılması gerekirken tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 06.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.