Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/12823 E. 2014/343 K. 08.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12823
KARAR NO : 2014/343
KARAR TARİHİ : 08.01.2014

MAHKEMESİ : Kaman Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/06/2013
NUMARASI : 2012/238-2013/164

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.08.2012 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin men’i ve eski hale getirme istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 20.06.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı vekili, davalının taşınmazının toprak seviyesini yükseltmesinden dolayı doğal yollarla toplanan suyun tahliyesi sağlanamadığından davacının taşınmazının bir bölümünün su altında kaldığını belirterek elatmanın önlenmesini ve taşınmazın eski hale getirilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı tarafından yapılan su drenaj hattı Karayolları Genel Müdürlüğüne ait taşınmaz içerisinde kaldığından davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davlarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Bu tür davalarda mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir.
Kendi kendine akan sulardan doğan komşuluk ilişkileri hakkında özel hüküm getirilmesi ihtiyacı duyularak, Türk Medeni Kanununa 742 ve 743. madde hükümleri konulmuştur. Bu sular yağmur, kar ve önü tutulmamış kaynak suları gibi öteden beri akan sulardır. Alttaki komşu taşınmaz maliki engeller yaparak bu suların arazisine girmesini önleyemeyeceği gibi, üstteki arazi sahibi de kendisine lazım olan sudan fazlasını kendi arazisinde tutamaz. Ancak, söz konusu kaynağın suyu o taşınmaza yetecek kadar ise, alttaki taşınmaz sahibi o kaynaktan su isteyemez. Ne var ki, kaynağın suyu öteden beri çıktığı taşınmazın sınırlarını aşıyor ve alttaki komşu taşınmaza ulaşıyorsa, üstteki taşınmaz maliki buna engel olamaz.
Bu kurallara uymayan komşu taşınmaz malikine karşı açılan elatmanın önlenmesi davalarında, davalı kendi taşınmazı içerisinde suların doğal mecrasını değiştirip, davacının taşınmazını sel suları ile karşı karşıya getirirse, henüz yağmur yağıp zarar meydana gelmese dahi davacının açtığı elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme davası kabul edilmelidir. Zira doğacak tehlike ve zarar, bir önlem alınmasına meydan bırakmayacak şekilde ani ve bir anda doğacak, telafisi zor veya imkansız zarara sebebiyet verecektir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; TMK’nın 742. maddesi ile; “Taşınmaz maliki, üst taraftaki araziden kendi arazisine doğal olarak akan suların ve özellikle yağmur, kar ve tutulmamış kaynak sularının akışına katlanmak zorundadır.
Komşulardan hiçbiri bu suların akışını diğerinin zararına değiştiremez.
Üstteki arazi maliki, alt taraftaki taşınmaza gerekli olan suyu, ancak kendi taşınmazı için zorunlu olduğu ölçüde tutabilir.” Aynı kanunun 743. maddesi gereğince de “Bir arazinin suyu öteden beri alt taraftaki araziye doğal bir şekilde akmakta ise, alt taraftaki arazi maliki, üst taraftaki araziden fazla suyun boşaltılması sırasında da bu suları tazminat isteme hakkı olmaksızın kabul etmek zorundadır.
Alt taraftaki arazi maliki boşaltma dolayısıyla akan sulardan zarar görmekte ise, gideri üstteki arazi malikine ait olmak üzere, kendi arazisinde yapılacak mecrayla suyun akıtılmasını isteyebilir.
Bataklıkların kurutulması hakkındaki özel kanun hükümleri saklıdır” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Daha önce civardaki doğal olarak akan sular belirli bir sistem dahilinde davalının taşınmazı üzerinden güneydeki yolun altından tahliye edilmekte iken davalı yukarıdaki kanun hükümlerine aykırı olarak taşınmazının kodunu yükseltmiş ve kendi taşınmazındaki fazla suların tahliyesini sağlamak amacıyla menfez inşa etmiştir. Ancak bu sistem daha alt kotta yer alan davacı taşınmazında su birikmesine dolayısı ile davacının zararına neden olmuştur.
Bu durumda mahkemece, TMK’nın 742 ve 743. maddeleri hükümleri birlikte değerlendirilerek gerekirse mahallinde yeniden keşif yapılarak davacının zararının ne şekilde önlenebileceği konusunda bilirkişilerden rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece yukarıdaki açıklanan hususlar gözetilmeden husumet yönünden ret kararı verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine. 08.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.