YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12773
KARAR NO : 2014/1944
KARAR TARİHİ : 13.02.2014
MAHKEMESİ : Dinar Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/02/2013
NUMARASI : 2006/249-2013/78
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.08.2006 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.02.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı köy vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı A. Köyü, dava konusu E. Ç.nin bitişiğinden kazı çalışması yaparak su çıkarttıklarını, davalı A.. M..nın bu yerin kendi sınırları içinde kaldığını iddia ederek müdahalede bulunduğunu belirterek iki köyün idari sınırlarının tespiti ile davalı köyün elatmasının önlenmesini istemiştir.
Davalı A. vekili, dava konusu suyu kadimden beri A. sakinlerinin kullandığını, tahsis kararı bulunmadığını, davacı köyün suya ihtiyacı olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulü ile dava konusu .. ve.. parseler içinde kalan üç çeşmenin taraf köylerce kadimden beri ortak kullanıldığı anlaşıldığından davalı köyün çeşme yapılmasını engellemeye yönelik müdahalesinin önlenmesine, 16.07.2008 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda dava konusu üç çeşmenin “E. . adlı çeşmenin su havzası ile birleştirilerek üstü kapalı, kapısı olan bir havuzda toplanmasına, havuzdan çıkarılacak eşit çaplı aynı seviyedeki iki borudan birinci borudan çıkan suyun davalı köy, ikinci borudan çıkan suyun davacı köy halkına ve daha küçük çaplı borunun iki köyün ortak olarak hayvanlarının sulanması ve iki köy halkının bireysel ihityaçları için tahsisi ile yapılacak havuzun vana odası, boru ve diğer ilk yapım masraflarının davacı tarafça karşılanmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı A. vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yer altı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yer altı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yer altı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yer altı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/3).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20. maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yer Altı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda; mahkemece suların en az olduğu dönemde mahallinde jeoloji bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak dava konusu suyun debisi, niteliği, taraf köylerin suya olan ihtiyaçları belirlenmeden dosya üzerinden talimatla alınan 16.07.2008 tarihli bilirkişi raporun göre su rejimi kurulması doğru görülmemiştir. Bu durumda suların en az olduğu dönemde mahallinde fen, jeoloji ve ziraat bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak dava konusu suyun debisi ölçülmeli, niteliği tespit edilmeli, taraf köylerin suya olan ihtiyaçları saptanarak gerekirse dosya içerisindeki 16.07.2008 tarhili bilirkişi raporundaki su rejimine ilişkin düzenekte değerlendirilerek infaza elverişli su rejimi oluşturulmalıdır.
Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 13.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.