Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2013/12234 E. 2014/1155 K. 23.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12234
KARAR NO : 2014/1155
KARAR TARİHİ : 23.01.2014

MAHKEMESİ : Karakoçan Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2012
NUMARASI : 2012/446-2012/832

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 06.04.2012 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, ….Mezrasında köye ait içme suyu deposundan tahliye edilen su ile taşınmazlarını suladığını, davalının bu suyu kullanmasına engel olduğunu belirterek davalının müdahalesinin önlenmesini muarazanın giderilmesini istemiştir.
Davalı, köy deposundan tahliye edilen suyun hem kendi arazisine hemde davacının arazisine aktığını, ortak kullandıklarını sadece davacının kullanmasını kabul etmediğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 756. Maddesine göre; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/3).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20 nci maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda; dosya içerisindeki 13.11.2012 tarihli jeoloji bilirkişi raporunda göre dava konusu su dava dışı İ.C. ait taşınmazdan çıktığı ve köye ait su deposuna getirildiği ve depodan arta kalan dava konusu suyun debisinin 1,41 lt/sn olduğu tespit edilmiştir. Davacı dava konusu su deposundan tahiliye edilen suyun taşınmazına daha yakın olduğu ve bu suyu kullanılmasında kadim hakkının olduğunu belirtmiş, davalı ise bu suyu ortaklaşa kulanabileceklerini kendisinin de bu suya ihtiyacının olduğunu ileri sürmüştür. Bu durumda dava konusu su deposundan tahliye edilen 1,41lt/sn debili suyun kullanılması hususunda taraflar arasında muaraza bulunmaktadır.
Mahkemece, suların en az olduğu dönemde mahallinde fen, ziraat bilirkişi ve jeoloji mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti ile keşif icrası ile, mahalli bilirkişiler keşifte dinlenilerek, tarafların dava konusu suyun kullanılmasına ilişkin kadim veya öncelik haklarının olup olmadığı saptanmalı dava konusu sudan başka tarafların yararlanabileceği su kaynakları varsa onların da incelemesi yapılarak suya olan ihtiyaçları belirlenmeli gerekirse taraflar arasındaki nizayı kesin olarak çözümler nitelikte su rejimi kurulmasına karar verilmelidir.
Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 23.01. 2014 gününde oybirliği ile karar verildi.