YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11961
KARAR NO : 2014/443
KARAR TARİHİ : 09.01.2014
MAHKEMESİ : Tire Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/04/2013
NUMARASI : 2010/11-2013/288
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 05.01.2010 gününde verilen dilekçe ile suya vaki elatmanın önlenmesi, eski hale getirme istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.04.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, maliki olduğu 186 ada 19 parsel sayılı taşınmazdaki kadimden beri davalı ile birlikte ortaklaşa kullandıklarını, davalının taşınmazda kepçe ile çalışma yaparak kendisine ait su borusunu kaldırmak suretiyle suyu kullanmasına engel olduğunu belirterek davalının 1/2 oranında suyun ortak kullanımına elatmasının önlenmesini ve kaynağın eski hale getirilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemce davanın kabulü ile 19.08.2011 tarihli bilirkişi rapor ve krokisinde yeşil renkle gösterilen su kaynağına davalıların müdahalesinin önlenmesine ve durumun eski hale getirilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve davalılar vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak: “yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/3). Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartlan 20. maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda, dosya içerisinde bulunan 10.11.2010 tarihli jeoloji bilirkişi raporunda dava konusu suyun 18 parsel sayılı taşınmazdan çıkan suyun debisinin 31t/dk olduğu günlük 4320 lt su elde edilebileceği taraflara ait 11, 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazlardaki bitikilerin ihtiyacını karşılamaya yeterli olduğu belirtilmiştir.
19.08.2011 tarihli bilirkişi raporunda ise dava konusu 18 parsel sayılı taşınmazdan çıkan ve davalının doğrudan kullandığı suyun debisinin 2.880 ton/gün olduğu kaynağın altında su vasıtası ile meydana getirilmiş vadi veya dere mevcut olmaması nedeni ile suyun özel su olduğu, davalıların kullandığı 11 ve 18 parsel sayılı taşınmazların 193,8 ve 4,8 ton; davacının kullandığı 19 parsel sayılı taşınmazın ise 20,4 ton suya ihtiyacı olduğu ifade edilmiştir. Mahkemece dosya içerisine alınan bilirkişi raporlarında dava konusu suyun niteliği duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmemiş olup bilirkişi raporları çelişkilidir.
Ayrıca davacı, dava konusu suyun 1/2 oranında kullanımına davalıların elattığını belirttiği halde mahekemece davalıların müdahalelerinin önlenmesi ve durumun eski hale getirilmesine karar verilmiş olup bu karar infaza elverişli değildir.
Özel su; tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Ancak tapulu taşınmazdan çıkmış olsa bile çıktığı taşınmaz ve malikinin kişisel ihtiyacından fazla ve taşınmazın dışına taşacak bir fazlalığa sahip su varsa bu su genel su niteliğindedir. Genel sulardan ise kadim ve öncelik hak ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Bu durumda mahkemece suların az olduğu dönemde uzman bilirkişiler aracılığıyla (Jeoloji mühendisi, Ziraat mühendisi ve Fen elemanından oluşacak bir heyet ile) yeniden keşif yapılarak, dava konusu suyun debisi ölçülerek, özel kaynak suyu mu, yoksa genel su mu olduğu duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli, genel su olduğu sonucuna varılırsa; genel sulardan, herkes ihtiyacı oranında öncelikli ve kadim hak korunarak yararlanabileceğinden; tarafların suya ihtiyaçları gözetilerek nizayı kesin olarak çözümler nitelikte ortak yararlanmayı ve paylaşımı öngören infaza elverişli su rejimi kurulmasına karar verilmelidir.
Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının ve davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 09.01.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.