Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2012/7855 E. 2012/11440 K. 09.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/7855
KARAR NO : 2012/11440
KARAR TARİHİ : 09.10.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 13.08.2007 gününde verilen dilekçe ile tasarrufun iptali istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 07.03.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar Hakan ve … tarafından istenilmekle, tayin olunan 02.10.2012 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden … ile karşı taraf davalılar vekili Av. … geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, davalı … ile dava dışı …,’a sundukları hukuki hizmet karşılığı … 6. İcra Müdürlüğünün 2003/11670 E ve 2006/15866 E sayılı takip dosyalarından toplam 161.370,55 TL alacaklı olduklarını, davalı …’nin borcunu ödememesine rağmen dava konusu 50 ada 1 parsel numaralı taşınmazda 1/4 hisse satın aldığını ancak bu hisseyi diğer davalı kızı … adına tescil ettirdiğini belirterek, davalı … adına kayıtlı 1/4 hissenin iptali ile davalı … adına tescilini, ıslah yoluyla da davalılardan …’a ait 1/4 hisse üzerinde haciz ve satış yetkisi tanınmasını istemişlerdir.
Davalılar, tasarrufun muvazaalı olmadığını, açılan davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece dava kabul edilmiş “davacıların 50 ada 1 parsel numaralı taşınmazın tapuda davalı … adına kayıtlı bulunan 1/4 payının haciz ve satışını isteyebilmelerine” karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar tarafından temyizi üzerine karar Dairemizin 08.12.2009 tarihli ve 2009/10101 – 13712 E.K. sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Taraflarca karar düzeltme istemi üzerine Dairemizin 22.03.2010 tarihli ilamı ile özetle “Dairemizin bozma ilamında belirtildiği üzere eldeki dava genel muvazaa iddiasına dayalı olmayıp niteliği itibariyle İcra ve İflas Kanununun 277. ve müteakip maddeleri hükümleri kapsamına giren bir tasarrufun iptali davasıdır. …Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi alacaklının elinde geçici (İİK. m.105) veya kesin (İİK. m.143) aciz vesikasının bulunması halinde olanaklıdır. İcra ve İflas Kanununun 105. maddesine göre borçlu hakkında icra takibi yapılıp da borçlunun haczi kabil yeterli malı bulunmadığına dair yapılan ve haciz tutanağına geçirilen tespit “geçici aciz belgesi”dir. Yasanın 143. maddesine göre de alacaklı, yapılan takip sonucu alacağının tamamını veya bir kısmını tahsil edememişse kendisine verilecek vesikaya kesin aciz belgesi denir. Yargıtay uygulamasına göre gerek geçici gerekse kesin aciz belgesi davadan önce sağlanabileceği gibi davadan sonra veya hükmün Yargıtayca bozulması aşamasında da alınabilir. Somut olayda; hükmün Dairemizce bozulmasından sonra borçlular hakkında haciz işlemi sürdürülmüş ve 25.01.2010 tarihinde yapılan iki ayrı hacizde haciz tutanağına icra müdürü tarafından “borçlunun haczi kabil ve yeterli malı bulunmadığına” dair tespit yazılmıştır. Bu saptama yukarıda sözü edildiği üzere İcra ve İflas Kanununun 105. maddesinde zikredilen “geçici aciz belgesi” yerine geçer. Dolayısıyla, dava şartı olan aciz belgesinin varlığı gerçekleşmiştir. Ne var ki; yukarıda belirtildiği gibi dava genel muvazaa iddiasına değil, niteliği itibariyle İcra ve İflas Kanununun 277. ve devamındaki maddeleri hükümleri kapsamına giren tasarrufun iptali davasıdır. Davanın nitelendirilmesinde yanılgılı değerlendirme ile hatalı sonuca ulaşılmıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; orta yerde İcra ve İflas Kanununun 277. ve devamı maddelerinde sıralanan tasarrufun iptali sebeplerinin bulunup bulunmadığını incelemek ve değerlendirmek, bunun sonucuna uygun bir hüküm kurmak olmalıdır. Tarafların karar düzeltme istekleri yerinde olduğundan kabul edilmeli, hüküm yukarıda açıklandığı gibi bozulmalıdır. ” denilmiştir.
Bozma sonrası mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Mahkemece 28.01.2009 tarihinde verilen ilk hükmün temyizi sırasında 17.04.2009 tarihli makbuz ile 2.120 TL temyiz karar harcı ve 67,20 TL temyiz başvuru harcı olmak üzere toplam 2.187,20 TL harç davalılarca yatırılmıştır. Yatırılan temyiz harcı ile ilgili olarak Dairemizin 22.03.2010 tarihli bozma ilamında “peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine” şeklinde karar verilmesine rağmen, mahkeme hükmünün beşinci bendinde aynen “Davalıların yargılama nedeni ile yaptığı 2.187,20 TL temyiz harcının davacılardan alınarak davalılara verilmesine” şeklinde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Bu husustan ayrı; ilk hüküm sonrası, 6.297,90 TL bakiye karar harcı 02.03.2009 tarihli makbuzla davacı tarafça yatırılmasına rağmen buna ilişkin hüküm tesis edilmemiş olması da doğru görülmemiştir.
Hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiş ise de, yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nun 438/VII maddesince hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca kabulü ile hüküm fıkrasının ikinci bendinin ilk satırında “ 2.394,95 TL’nin ” ibaresinden sonra gelmek üzere “ ve 6.297,90 TL’nin ” ibaresinin eklenmesine ayrıca hükmün beşinci bendinin tamamının hükümden çıkarılarak, hükmün DÜZELTİLMİŞ bu şekli ile ONANMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 09.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.