Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2012/5286 E. 2012/6325 K. 04.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/5286
KARAR NO : 2012/6325
KARAR TARİHİ : 04.05.2012

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.04.2009 ve 17.11.2009 gününde verilen dilekçeler ile geçit hakkı tesisi istenmesi üzerine birleştirme kararı verilerek yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06.01.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava Türk Medeni Kanununun 747.maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak gerekçeli karar ile ara karar arasındaki çelişkinin giderilerek 513 no’lu parselde davacı lehine geçit hakkının verilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu siciline kaydı da gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Bu ilkeller ışığında somut olaya bakıldığında; Davacı 511 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu taşınmazının genel yola bağlantısı bulunmadığını belirterek, davalıların murisi … adına kayıtlı 513 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulması için dava açmıştır. Mahkemece davanın
kabulüne karar verilmiştir. Ancak geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulması gerekirken, mahkemece, kurulan hükümde hangi parsel lehine, hangi parsel aleyhine geçit hakkı tesis edildiği anlaşılamamaktadır. Bu nedenle hükmün infaz kabiliyeti bulunmamaktadır.
6100 sayılı HMK’nun 297/2 maddesine göre de hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrarlanmadan taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık; şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Dairemizin 24.05.2011 tarihli 2011/5460-6767 sayılı bozma kararında da bu husus bozma nedeni olarak belirtilmiş olmasına rağmen, bozmaya uyulmasına karar verildiği halde, bozma gereği yerine getirilmemiştir.
Ayrıca geçit davalarında uygulanan yukarıda belirtilen ilkelere göre geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesi de doğru değildir.
Bunların yanında, dosyada mevcut tapu kaydının incelenmesinde dava konusu taşınmazın … adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı dava dilekçesinde …’nin mirasçılarından ikisini davalı göstermiş, diğer mirasçılara karşı da ayrı bir dava açmış ve eldeki dava ile birleştirilmiş olmasına rağmen mahkeme kararının başlık kısmında birleştirilen dosyanın davalılarının isimlerinin yazılmadığı görülmüştür.
O halde mahkemece, yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alınarak kurulacak geçit hakkının hangi taşınmaz lehine, hangi taşınmazların aleyhine kurulduğu hüküm kısmında açıkça, tereddüt yaratmayacak şekilde belirtilmeli, hükme esas alınan fen bilirkişi raporuna tarihi de belirtilmek suretiyle atıf yapılarak kararın eki sayılmalı, kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu siciline kaydı yönünde infaza elverişli hüküm kurulmalıdır. Yargılama giderleri de davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyulmasına rağmen yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek bulunmadığına, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 04.05.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.