Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2012/3341 E. 2012/4219 K. 22.03.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3341
KARAR NO : 2012/4219
KARAR TARİHİ : 22.03.2012

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.12.2010 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 304 ada 9 ve 23 parsel sayılı taşınmazlarının genel yola bağlantısı olmadığını belirterek davalıya ait aynı ada 8 ve 309 ada 1 parsel sayılı taşınmazlardan geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davacı ve davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava Türk Medeni Kanununun 747 maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir. Ülkemizde arazi düzenlemesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap vermemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacının temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.
2- Davalı temyizini gelince; geçit kurulmasına karar verilen taşınmaz bölümü davalı parselini ikiye bölmektedir. Bu durum, taşınmazın ekonomik kullanım şeklini bozduğundan, yukarıda belirtilen fedakarlığın denkleştirilmesi prensibine aykırılık teşkil eder. Mahkemenin gerekçesinde geçidin belirtilen yerden kurulmasına ilişkin zorunluluk göz önünde bulundurulduğunda, bölünmeden kaynaklanan zararın giderilmesi için fen bilirkişisinin 25.03.2011 tarihli raporunda “C” harfi ile gösterdiği taşınmaz bölümünün de geçit güzergahı içerisinde düşünülerek “B” ve “C” ile gösterilen yerden geçit kurulması açıklanan ilkelere daha uygun olacaktır.
Mahkemece, bilirkişilerden ek rapor alınarak yada lüzum görülürse yeniden keşif yapılarak alınacak rapor ile “C” ile gösterilen yerin değeri de hesaplatılmalı, belirlenen geçit bedeline katılmalı ve yukarıda açıklanan şekilde geçit kurulmalıdır. Değinilen bu durum gözetilmeden davanın kabulü doğru olmamıştır.
Karar, açıklanan nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kararın davalı yararına BOZULMASINA, 22.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.