YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/2811
KARAR NO : 2012/3212
KARAR TARİHİ : 06.03.2012
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 27.06.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, 688 parsel sayılı taşınmazın tapu sicilinde “…” olarak düzeltilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tapu kaydında hatalı yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine ilişkindir.
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soy isim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur.
Dava, bir başkası tarafından sübjektif hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kişinin, mahkemeden hukuki koruma istemesidir.(…-Usul Hukuku) Dava hakkı sadece hukuki yarar ile sınırlandırılabilir. Davacının, hukuki koruma isteyebilmesi için hukuki yararının bulunması, başka bir ifade ile korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir.
Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını da, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin
Topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda miras bırakanla ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.
Somut olayda, davacı, taşınmazın tapu kaydında malik olarak gözüken kişilerin kimlik bilgilerinin nüfus kaydıyla uyumlu hale getirilmesini istemiştir. Dava konusu taşınmazın tapulama tutanağı edinim sütununda “…’ın 1920 yılında ölümü ile geriye karısı … ile çocukları … …’e kalıp, taksim sonucu taşınmazın karısı … ile çocukları … ve …’e kaldığından” tescil edildiği görülmektedir. Mülkiyet aktarımına neden olmamak için, ismi düzeltilmesi istenen kişilerin kök nüfus kayıtları ile tapulama tutanağında ismi geçen kişilerin nüfus kayıtları arasında bağlantı ve tutarlılık bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir. Ayrıca, taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt malikleri “… karısı, …”, “… kızı, …” ve “… oğlu, …” ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır. Yapılacak bu araştırmalar sonucu tapu kayıt malikleri ile ismi düzeltilmesi istenen kişilerin nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlanamaz ise mahallinde keşif yapılarak, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir. Mahkemece, açıklanan bu araştırma ve incelemeler yapılmadan davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
Bundan ayrı, davacı ile kaydı düzeltilmesi istenen “… oğlu, … … …” arasında soy bağını gösterir nüfus kaydı veya veraset ilamı sunulmamıştır. Davacının aktif dava ehliyetinin, başka bir anlatımla, dava açmakta hukuki bir yararının bulunup bulunmadığı denetlenememektedir.
Ayrıca, tapu kaydında isim düzeltme davalarının niteliği gereğince, maktu olarak belirlenen yargılama harcı ve vekâlet ücretinden yasal hasım olan tapu sicil müdürlüğü sorumlu tutulmaması gerekir. Eldeki dosyada, davacının yatırdığı harcın iadesine karar verilmesi ve yargılama giderlerinden davalı tapu sicil müdürlüğünün sorumlu tutulması da doğru değildir.
Mahkemece, yukarıda açıklandığı biçimde yapılacak inceleme ve araştırmalar sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile mülkiyet nakline neden olacak biçimde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 06.03.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.