YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/2532
KARAR NO : 2012/3740
KARAR TARİHİ : 14.03.2012
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 10.11.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmaz ise tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tescil isteminin reddine, tazminat isteminin kısmen kabulüne dair verilen 02.11.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, 26.12.2001 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istem ise satış bedelinin, menfi zararların ve munzam zararların tahsili istemleriyle açılmıştır.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ilk kademedeki istek sözleşme koşullarına uyulmadığından bahisle reddedilmiş, dava konusu taşınmazların bedeli 8.450,00 TL’nın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer istemlerin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Davada dayanılan 26.12.2001 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi biçimine uygun düzenlenmiştir. Bu sözleşmede davalının, davacı şirkete 35 sayılı parseldeki payının yarısını bedeli karşılığı satışını vaat ettiği, bedelinin de tahsil edildiği yazılıdır.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde
re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Somut uyuşmazlıkta, dayanılan satış vaadi sözleşmesi yine taraflar arasında adi yazılı şekilde düzenlenen 31.07.2001 tarihli sözleşmeden sonraki bir tarih taşıdığından ve satış vaadi sözleşmesiyle 31.07.2001 tarihli adi yazılı sözleşme arasında bir bağlantı kurulmadığından, artık adi yazılı sözleşme hükümlerine değil 26.12.2001 tarihli biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi hükümlerine değer tanınmak gerekir.
Mahkemece yapılan bu saptama bir yana bırakılarak, davanın yazılı bazı gerekçelerle reddi doğru olmadığından, karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.