Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2012/15108 E. 2013/3139 K. 05.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15108
KARAR NO : 2013/3139
KARAR TARİHİ : 05.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalılar aleyhine 14.04.2010 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesi ve eski hale getirme istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16.02.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, maliki olduğu 310 ada 12 parsel sayılı taşınmazında bulunan binasına komşu olan davalılara ait 13 parseldeki binanın zemin katında bulunan 2 numaralı bağımsız bölümün dış duvarına, kendisine ait 12 parseldeki binanın bahçesine bakacak şekilde, imar mevzuatına aykırı olarak pencere ve baca açması sebebi ile oluşan muarazanın giderilmesini ve eski hale getirilmesini istemiştir.
Davalılardan … davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, dava konusu pencerenin imar mevzuatına aykırı olarak açıldığı gerekçesi ile pencerenin kapatılmasına ve eski hale getirilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılardan … temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737.
maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Bunun için de mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi
esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;.
Davaya konu olayda davacı, davalıya ait komşu parselde bulunan 2 numaralı bağımsız bölümün dış duvarına, kendisine ait 12 sayılı parseldeki binanın bahçesine bakacak şekilde ruhsatsız yani imara aykırı olarak yaptığı baca ve pencerenin, mahremiyetini ihlal ettiği ve görüntü kirliliğine neden olduğunu ileri sürerek muarazanın giderilmesini ve eski hale getirme istemiştir.
Davalının kendi taşınmazı üzerine yaptığı pencerenin salt ruhsatsız olduğu, imara aykırı bulunduğu ileri sürülüp TMK’nun 737. maddesi uyarınca eski hale getirme istenemez. Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın doğması da şarttır. Salt imara aykırılık, idari mercileri ve idare mahkemelerini ilgilendiren bir husustur.
Pencere açılan yerin, zemin kattaki sinema olarak kullanılan bağımsız bölümün fuaye kısmına rastladığı ve davacının taşınmazına baktığı, davacının aile mahremiyetini ihlal edecek nitelikte pencere açılması nedeniyle bir zararın doğmuş olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın bu gerekçe ile kabulü gerekirken pencere açılmasının imar mevzuatına aykırılık teşkil ettiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ise de hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan HUMK’nın 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı …’nın temyiz itirazlarının reddi ile hükmün DÜZELTİLMİŞ bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 05.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.