Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2012/14865 E. 2013/1617 K. 06.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/14865
KARAR NO : 2013/1617
KARAR TARİHİ : 06.02.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.10.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmaz ise tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 06.09.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, yurt dışında çalıştığı süre içerisinde Türkiyeye geldiği zaman kalmak için dava konusu 2505 ada 15 parsel sayılı taşınmazda bulunan 4 numaralı bağımsız bölümü davalının tavsiyesiyle satın almaya karar verdiğini, çocuğu olmadığı için yeğeni olan davalının ”ben sana bakarım” demesi üzerine dava konusu taşınmazın 1/4 payının davalı adına tescil edimesine rıza göstermesine rağmen okuma yazma bilmemesini fırsat bilen davalının taşınmazın 1/2 payını hile ile adına adına tescil ettirdiğini, durumu öğrenince payın adına tescilini talep ettiğini fakat davalının bu sefer kendisini evden kovduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, bu istemi kabul edilmediği takdirde 1/2 payın bedeli olan 25.000 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve davalı vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. Maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
1-Somut olayda; davacı inanç sözleşmesini yukarıda açıklandığı şekilde yazılı delil ya da karşı tarafın elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamadığından davacının sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş ve reddi gerekmiştir.
2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Gerçekten davacı inanç sözleşmesini yazılı delil ya da karşı tarafın elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamamış ise de; davacı, delil listesinde sair yasal deliller demek suretiyle yemin deliline dayandığını bildirmiştir. Bu durumda, mahkemece davacıya, davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılıp bu hakkını kullanıp kullanmayacağı
sorularak HMK’nun 225. ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılıp sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Kararın açıklanan bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1). bentte yazılan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, (2). bentte yazılan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatıranlara iadesine, 06.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.