YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/14613
KARAR NO : 2013/1151
KARAR TARİHİ : 25.01.2013
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil kademeli tazminat davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 10.07.2012 gün ve 2012/5527E- 9386 K. sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istek ise tazminata ilişkindir.
Davalı arsa sahipleri, yüklenicinin edimini yerine getirmediğini, inşaatın %77 seviyesinde olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Diğer davalı yüklenici … Endüstri İnşaat Ltd. Şti. vekili, yüklenici firmanın iflasına karar verildiğini, iflasın kesinleştiğini, iflas idaresinin davaya dahil edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yüklenici aleyhine açılan davanın tefrikine, diğer davalı arsa sahipleri hakkkında açılan davanın ise esastan reddine karar verilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 10.07.2012 günlü 2012/5527 Esas, 2012/9386 Karar sayılı ilamı ile hüküm onanmıştır.
Davacı vekili, kararın düzeltilmesini istemiştir.
Bir tanımlama yapmak gerekirse, alacağın temliki; alacaklı (yüklenici) ile onu devralan üçüncü kişi (davacı) arasında borçlunun (arsa sahiplerinin) rızasını gerektirmeden yapılabilen ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliği taşıyan şekle bağlı bir akittir. Kuşkusuz, yüklenicinin yaptığı temlik işleminin hüküm ve sonuç doğurması temlik işleminin konusu olan alacağın gerçek bir alacak olmasına bağlıdır. Alacağın temlik edildiği üçüncü kişi
ancak bu gibi durumlarda temlik işleminden yararlanarak bu hakkını arsa sahibine karşı da ileri sürebilir hale gelir. Zira alacağı devralan kişi, evvelki alacaklının yerine geçer ve borçludan ifayı istemek gerektiğinde de borçluyu ifaya zorlamak artık onun hakkı olur. Ne var ki, üçüncü kişinin borçluyu (arsa sahibini) hasım göstererek açacağı davada borçlu temlik yapmamış olsaydı eski alacaklısına (yükleniciye) ne gibi def’ilerde bulunmak imkanına haiz idi ise bu def’ileri yeni alacaklıya (hakkı temellük eden üçüncü kişiye) karşı da ileri sürebilir (BK m.167). Kısaca bu gibi davalarda, üçüncü kişi temlik işleminin varlığını yükleniciye, alacağa hak kazanıldığını ise arsa sahiplerine karşı ispat etmek zorundadır. Denilebilir ki, temlik işlemine dayalı davalarda, arsa sahipleri ile yüklenici arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Zorunlu dava arkadaşlığının varlığı durumunda, hem yüklenicinin hem de arsa sahiplerinin aynı davada taraf olmaları gerekir.
Bu hususun yanında müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması, müflisin iflas masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, iflasın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki takip yetkisi müflise değil, iflas idaresine aittir. İflas idaresinin bu takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını tespit edebilmek için ilk önce iflas organlarının oluşması gerekir. Bu nedenle, İİK’nun 194. maddesi uyarınca müflisin taraf olduğu hukuk davaları durur ve ancak ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam olunur.
Somut uyuşmazlıkta, davalı arsa sahipleri ile davalı yüklenici arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan mahkemece davalı yüklenicinin iflas ettiği gerekçesiyle yüklenici aleyhindeki davanın tefrikine karar verilmesi isabetli olmamıştır. Dosya içerisindeki … 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.06.2009 tarihli, 2008/798 Esas, 2009/377 Karar sayılı kararı incelendiğinde davalı yüklenicinin iflasına karar verildiği, kararın da 24.01.2011 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Bu durumda mahkemece davalı yüklenici hakkında açılan ve tefrik kararı verilen dava dosyası eldeki dava ile birleştirilmeli, İİK’nun 194. maddesi ikinci alacaklılar toplantısı yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, iflas organları oluşmuş ise iflas idaresinin usulünce davada yer alması sağlanmalı daha sonra davacının asıl ve ikinci kademedeki talepleri incelenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Değinilen bütün bu yönler bir yana bırakılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp kararın bu nedenle bozulması gerekirken sehven
onandığı anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülen karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile onamaya ilişkin Dairemizin 10.07.2012 tarihli, 2012/5527–9386 sayılı kararının KALDIRILMASINA ve hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, yatırılan tashihi karar ve onama harçlarının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.