Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2012/13985 E. 2013/419 K. 15.01.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/13985
KARAR NO : 2013/419
KARAR TARİHİ : 15.01.2013

Davacı tarafından, davalı aleyhine 24.12.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptal ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17.02.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_K A R A R_
Dava, kadim mera iddiasına dayalı tapu tescil ve sınırlandırma isteğine ilişkindir.
Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Karabey Köyü sınırları içerisinde yer alan dava konusu yerin, taşlık, kayalık alanlardan oluştuğu, kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici bırakıldığı, mer’a çalışmaları sırasında mera alanları dışında bırakıldığı, yerin tarıma elverişli ve ekonomik amaca uygun tasarruf edilebilecek yerlerden olmadığı, köylülerin bu yeri hayvanlarını otlatmak, sulamak için kullandıkları, dava konusu yerin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz yerlerden olduğu, bu tür yerlerin olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılmasının mümkün olmadığı ve özel mülkiyete konu olamayacakları gerekçesi ile ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı köy muhtarı temyiz etmiştir.
Taşınmazlara ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde en önemli delillerden biri olan keşif; re’sen veya taraflardan birinin talebi üzerine davanın her aşamasında çekişmeli taşınmazda gerekli inceleme ve araştırmaların yapılması demektir.
Keşfin nasıl yapılacağına ilişkin düzenlemelere ise 6100 sayılı HMK’nun 288 ve devamındaki hükümlerinde yer verilmiştir. Keşif, taraflara keşif gün ve saatini bildirir usulüne uygun şekilde davetiye çıkarıldıktan sonra tarafların huzurunda, davete icabet etmedikleri takdirde yokluklarında yapılabilir. Keşif yapılmasına ilişkin ara kararında; keşif giderlerinin neler olduğu ve bu giderlerin hangi tarafça karşılanması gerektiği, keşifte bilirkişi incelemesi yapılacak veya tanık dinlenecek ise bu hususların açıkça yazılması gerekir. Keşif gün ve saati duruşmada taraflara bildirilmiş ise artık taraflara ayrıca davetiye gönderilmesine gerek yoktur. Bilirkişi ve tanıkların keşif mahalline çağrılması hakkında HMK’nun 243. ve 244. maddelerinde belirtilen mahkemeye çağırmaya ilişkin hükümler uygulanır. Taraflar, kendilerine
davetiye tebliğ edilmeden de göstermiş oldukları tanıkları keşifte hazır bulundurabilir. Fakat buna zorlanamazlar. Bilirkişi ve tanıkların davetiye masrafları ile tespit edilecek yollukları ilgililerden tahsil edilerek, keşif gün ve saati ile keşif mahalli keşif gününden makul bir süre önce kendilerine bildirilmelidir. Bu kuralın dışına çıkılarak, “tarafların, tanıklarını bizzat keşifte hazır bulundurmaları” şeklinde verilecek ara kararı tarafların savunma hakkını kısıtlayacağından usul hükümlerine aykırıdır.
Uygulamada yararlanmak üzere komşu taşınmazların tapu kayıtları getirtilmeli, keşifte yöreyi iyi bilen mahalli bilirkişiler ve konularında uzman olan teknik bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılmalı, kayıtlardaki her sınır bilirkişilere sorularak arazi üzerinde tespit ettirilmeli, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığı duraksamasız belirlenmeli, saptanan sınırlar teknik bilirkişinin çizeceği krokide işaret ettirilmeli, diğer yandan mahalli bilirkişilerin söylediklerinin denetimi açısından komşu taşınmaz revizyon tapu veya vergi kayıtlarının nizalı taşınmaz yönünü ne şekilde nitelendirdiği üzerinde durulmalıdır.
Dava konusu taşınmazın tapu kaydı harita ve krokisi mevcut ise, bu tapu kaydına Türk Medeni Kanununun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddeleri uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Taşınmazın harita ve krokisi yoksa veya bunlar uygulama niteliğinden yoksunsa, tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilmeli, gitti kayıtlarının yüzölçümlerine ve sınırlarına bakılmalı, bir değişiklik varsa bunun dayandığı belgeler incelenmeli, doğru ve yasal bir nedeni olup olmadığı araştırılmalı, doğru esasa dayanmıyorsa ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmelidir.
Ayrıca, karşı tarafın dayanak belgeleri ile savunmasında ileri sürdükleri kayıtların da tüm geldiler ile birlikte merciinden getirtilerek aynı şekilde mahallinde uygulanması gerekir.
Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılageldiğinin saptanması yahut taşınmazın yetkili idari merciler tarafından mera niteliği ile tahsis edilmiş olması gerekir.
Mahkemece yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Bu itibarla doğru sonuca varılabilmesi için, öncelikle dava konusu taşınmazlar ile komşu taşınmazları bir arada gösterir geniş kapsamlı birleşik harita getirtilmeli, komşu parsellerin onaylı tutanak suretleri ve dayanağı olan belgeler mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, komşu köylerde ikamet edip davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle taraf tanıkları, uzman ve teknik bilirkişiler huzuruyla keşif icra edilmelidir. Yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, taşınmazın tamamının veya bir bölümünün kamu orta malı mera niteliği taşıyıp taşımadığı, kim tarafından, ne zamandan beri, ne suretle kullanıldığı, kullanmanın ekonomik amaca uygun olup olmadığı, etraflıca sorulup, maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalıdır. Dava konusu taşınmazın komşu parsellerden mera olarak sınırlandırılıp, kesinleşen parsellerle toprak yapısı itibariyle bütünlük arz edip arzetmediği, ayırıcı unsurlar bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Uzman ziraat mühendisinden arazinin niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, teknik bilirkişiye uygulanan kayıtların kapsamını belirtir ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmeli ve bundan sonra tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 15.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.