Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2012/11252 E. 2012/11762 K. 15.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/11252
KARAR NO : 2012/11762
KARAR TARİHİ : 15.10.2012

MAHKEMESİ : Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.11.2009 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, sağlığa zarar verdiği iddiası ile davalı GSM şirketine ait baz istasyonunun kaldırılması isteğine ilişkindir.
Davalı … İletişim Hizmetleri A.Ş. vekili, kurulu olan baz istasyonunun sağlığa zararı olmadığını, açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı şirkete ait baz istasyonunun yönetmelik hükümlerine uygun olarak kurulduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve … vekili temyiz etmiştir.
1-6100 sayılı HMK’nın 65 vd. maddelerinde ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK’nın 53-58. maddelerinde “davaya müdahale” düzenlenmiştir. Davaya fer’i müdahaleden maksat, davada bir taraf yanında yer almak, ona yardımcı olmaktır. Davaya fer’i müdahale isteyen taraf bu şekilde yardımcı olacağı tarafın davayı lehine sonuçlandırması halinde kendisine de bazı haklar sağlamayı hedefler. Davaya asli müdahale ise, bir kişi bir şey veya hak üzerinde çekişme devam ederken o şey veya hakkın davanın taraflarına değil, kendisine ait olduğunu ileri sürer. Davaya asli müdahale için müdahale talebinde bulunacak olanın 6100 sayılı HMK’nın 65.maddesi gereği aynı mahkemede davanın taraflarına karşı dava açabileceği düzenlenmişken 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken, yasada düzenlenmemekle birlikte,
uygulama ve doktrinde usul ekonomisi ilkeleri uyarınca kabul edilmiş olan asli müdahalede, asli müdahil davanın taraflarına karşı, dava konusu şey üzerinde müstakil hak iddiasıyla dava açarak davaya katılmaktadır. Bu katılma müstakil bir dava olduğu için, harcı verilerek ve ilk davanın tarafları da davalı gösterilmek suretiyle dava konusu üzerinde farklı bir istem sonucunu da içeren bir dilekçe ile yapılmaktadır. 6100 sayılı HMK ile getirilen düzenleme ve evvelinde içtihatlarla oluşan uygulamada, asli müdahilin dava konusu yaptığı istemi hakkında mahkemece hüküm kurulmakta, asli müdahile verilen bu hükmü temyiz etme olanağı tanınmaktadır. Eldeki davaya müdahale talep eden … müdahale talebine ilişkin dilekçesini harçlandırmamakla yöntemince davanın tarafı olmamıştır. Temyiz, HUMK’nın 427. maddesince ancak davanın taraflarının başvuracağı kanun yolu olduğundan …’nun temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Eldeki davanın Türk Medeni Kanununun 737. maddesi gereğince komşuluk hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden adli yargıda görülmesi gerekir.
Baz istasyonları, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 37. maddesi gereğince BTK tarafından bu konuyu düzenleyen Yönetmelikteki yer, ölçü ve limit değerlere göre verilen güvenlik sertifikası gereğince kurulan, günümüzde haberleşme ve iletişimin sağlanmasında önemli bir yeri olan, genel olarak alıcı/verici antenleri sayesinde elektromanyetik dalgaları (sinyalleri) alma ve gönderme işlemi yapan sistemlerdir. Konuşmanın az olduğu kırsal alanlarda 35 km’lik, konuşma trafiğinin daha yoğun olduğu şehir merkezlerinde ise 1-2 km’lik bir mesafe içinde hizmet verebilen, çıkış güçleri oldukça düşük olan cihazlardan oluşmaktadır.
Ulaşılan son teknolojik gelişmelere göre, telefonla haberleşme ve iletişimin sağlıklı ve verimli olarak gerçekleştirilebilmesi için baz istasyonlarının bal peteği benzeri hücresel bir yapıda ve her bir peteğin içinde de en az bir baz istasyonu bulunacak şekilde kurulması zorunludur. Her bir istasyon kapasitesi itibariyle belirli sayıda abonenin haberleşmesini sağlayabileceğinden nüfusun yoğun olduğu yerleşim merkezlerinde daha çok sayıda baz istasyonu kurulması gerekmektedir. Şehirlerin dışına çıkartılmaları halinde hücresel yapı bozulacağından haberleşme ve iletişimin sağlanabilmesi için gerek baz istasyonlarından abonelere gerekse abonelerden baz istasyonlarına karşılıklı olarak gereğinden çok yüksek elektromanyetik dalgalar gönderilmek zorunda kalınacak, toplum sağlığı olumsuz yönde etkilenecektir.
Diğer taraftan, 05.11.2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ve bu kanun gereğince çıkartılan yönetmelik uyarınca baz
istasyonlarının sağlığa zarar vermeyecek şekilde; nerede, nasıl, hangi ölçü ve limitler dahilinde kurulacağını belirleme ve kurallarını koyma işlemleri, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığının (BTK) görev ve yetkisindedir.
İnsan sağlığına etkileri konusunda başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere, Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Komisyonu (ICNIRP), Elektrik Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (IEEE) gibi bir çok uluslararası kuruluşun yapmış oldukları çalışmaların neticesinde bir takım sınır değerler belirlenmiştir.
BTK tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikte, Türkiye’de geçerli olacak sınır değerleri; İngiltere, Amerika, Kanada, ICNIRP ve Avrupa Birliğinin kabul ettiği değerin yaklaşık 1/4’ü olarak kabul edilmiştir.
Sağlığa zarar verdiği iddiası dışında baz istasyonlarının sertifikada belirtilen limit değerlere ve güvenlik mesafesine uygun olarak kurulmadığı, başlangıçta uygun kurulsa dahi sonradan sertifikadaki limit değer ve güvenlik mesafelerine aykırı davranıldığı gerekçesi ile kaldırılmasına ilişkin talep ve itirazların ilgili mevzuat gereğince BTK’ya yapılması gerekmektedir. Bu kurumun uygulamalarına ve kararlarına karşı da idari yargıda dava açılmalıdır. Keza davacı, baz istasyonunun limit değerlere ve güvenlik mesafelerine uygun olmasına rağmen zararlı olduğunu iddia ediyorsa, idari yargıda idareye karşı yönetmeliğin iptali davası açması gerekir.
Adli yargıda görülecek davalarda ise davanın kabul edilebilmesi için öncelikle baz istasyonunun yönetmelikte belirtilen limit değerlere uygun bulunmadığı ve sağlığa zarar verdiğine ilişkin iddiaların kanıtlanması gerekir.
Bunun için de öncelikle ölçümleri yapacak olan bilirkişilerin nasıl seçilmesi gerektiği hususunun açıklığa kavuşturulması gerekir.
21.04.2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Elektronik Haberleşme Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddetinin Uluslararası Standartlara Göre Maruziyet Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Kontrolü Ve Denetimi Hakkında Yönetmeliğin 12. maddesi gereğince bu Yönetmelikte yer alan güvenlik mesafelerinin ölçümünün üniversitelerin; elektrik-elektronik, haberleşme, fizik mühendisliği, fizik lisansı veya elektromanyetik dalgalar ile ilgili dersleri alarak teknik bölümlerin birinden veya meslek yüksek okulu ile liselerinin elektrik, elektronik haberleşme teknolojisi (telekomünikasyon, haberleşme, haberleşme teknolojisi, elektronik haberleşme), elektronik teknoloji (elektrik-elektronik, elektrik elektronik teknikerliği, elektronik, endüstriyel elektronik) bölümlerinden mezun olan personel tarafından yapılacağı ve ölçüm işlemleri ölçüm sertifikası almış olan personel tarafından yapılabileceği,
Aynı Yönetmelikte yer alan Ölçüm Yapacak Personelin Nitelikleri Ve Ölçüm Sertifikası Alınmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğin 4. maddesinde ise; Sertifika Başvurusu Yapacakların Nitelikleri, Kurs Süresi ve Zamanı, Kursun İçeriği, Kurs Ücreti, Devam Zorunluluğu, Değerlendirme ve Belge Verilmesi, Sertifika başvurusu yapacakların nitelikleri, 5. maddesinde; Kurs süresi ve zamanı, 6. maddesinde; Kursun içeriği, 10. maddesinde ise; Elektromanyetik alan ölçüm sertifikası verilmesi ve iptali usulü düzenlenmiştir.
Baz istasyonlarının uzun vadede sağlığa zarar vereceği/verebileceği, baz istasyonlarından psikolojik olarak etkilenildiği/etkilenileceği vs. şeklindeki kanıtlanması mümkün olmayan soyut iddialarla açılan davaların dinlenmesi mümkün değildir.
Somut olaya gelince; davaya konu baz istasyonunun, 16.05.2009 tarihli Elektronik Haberleşme Cihazlarına Güvenlik Sertifikası Düzenlenmesine İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca limit değerlere ve güvenlik mesafelerine uygun olarak kurulduğu ve işletilmekte olduğu anlaşılmaktadır. Ancak karar tarihinden önce 21.04.2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Elektronik Haberleşme Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddetinin Uluslararası Standartlara Göre Maruziyet Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Kontrolü Ve Denetimi Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca bir değerlendirme yapılmamıştır.
Mahkemece, Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri doğrultusunda dava konusu baz istasyonunun, 21.04.2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Yönetmelikte belirtilen limit değerlere ve güvenlik mesafesine uygun olup olmadığı, davacının sağlığına zarar verip vermediği konusunda tarafların göstermiş oldukları deliller toplanıp yine yukarıda açıklanan Yönetmelik ve Tebliğname hükümleri dikkate alınarak belirlenecek uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak alınacak bilirkişi raporları ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıran taraflara iadesine, 15.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.