YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/10568
KARAR NO : 2012/12658
KARAR TARİHİ : 02.11.2012
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.06.2009 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05.07.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davalılardan …, … ve …; davanın reddini istemiş, diğer davalı … savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı … temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3. maddesi uyarınca tapu siciline kaydı da gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Geçit hakları taşınmazların leh ve aleyhine kurulacağından hakim ve hadim gayrimenkul maliklerinin tamamının usulünce davada yer almaları gerekir. Yargılamalar sırasında davalı safında gösterilenlere ait taşınmaz dışında başka bir taşınmazdan da geçit hakkı kurulması gerektiğinin belirlenmesi halinde, bu yeni taşınmaz malikleri hakkında ya usulünce dava açılıp eldeki dava ile birleştirilmeli yada usul ekonomisi açısından harcı da verilmek suretiyle aynı davaya dahil edilmeleri sağlanmalıdır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; aleyhine hüküm kurulan 238 parsel sayılı taşınmazın maliklerinden … Tam, davalı sıfatıyla davada yer almamış, taraf teşkili tamamlanmamıştır.
Diğer yandan 236 parsel sayılı taşınmaz bakımından kesintisizlik ilkesine aykırı hareket edildiği, kurulan geçitin 236 sayılı parsele kadar ulaşmadığı anlaşılmaktadır.
Bunların dışında 234 ve 238 parsel sayılı taşınmazların ortak sınırından toplamda 5 metre genişliğinde geçit hakkı tesisi de Dairemizin ilkelerine uygun düşmemiştir.
Mahkemece yapılması gereken iş; aleyhine geçit kurulan 238 sayılı parselin maliklerinden … Tam hakkında ya usulünce dava açılıp eldeki dava ile birleştirilmesi veya usul ekonomisi açısından harçlandırılmış dilekçe ile davaya dahil edilerek taraf teşkili tamamladıktan sonra, davacıya ait 236 parsel sayılı taşınmaz lehine, yine davacıya ait 237 parsel sayılı taşınmaz üzerinden ”akdi geçit hakkı” kurdurma olanağı tanınması için davacıya süre vermek, yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak bilirkişiden ek rapor alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisi ilke kararı ile benimsendiğinden bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmek suretiyle ve tüm bu değinilen eksikliklerin tamamlanması neticesinde oluşacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır.
Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; hüküm fıkrasında mahkeme veznesine depo edilen geçit bedelinin davalılara hisseleri oranında ödenmesi gerektiği hususuna yer verilmemesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı …’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine 02.11.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.