Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2012/10560 E. 2012/11931 K. 16.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/10560
KARAR NO : 2012/11931
KARAR TARİHİ : 16.10.2012

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalılar aleyhine 12.05.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu kayıtlarının iptali ve belirlenen yol güzergahının yola terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 31.12.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu kayıtlarının iptali ve belirlenen yol güzergahının terkini isteğine ilişkindir.
Davalılardan …, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece daha önce 24.07.2009 tarihli ve 2008/222 E. 2009/350 K. sayılı ilam ile davanın kabulüne karar verilmiş ve … Köyü 90, 91, 93, 94, 95, 96, 99 ve 10 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının bilirkişi raporunda belirlenen yer ve miktarlarının iptali ile yola terkinine karar verilmiştir.
Bu kararın davalılardan … tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce 31.05.2010 tarihli ve 2010/5349 E. 2010/6139 K. sayılı karar ile, 5841 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi “bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dâhil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklini aldığı ve somut olayda kadastro işleminin 29.03.1998 tarihinde kesinleştiği eldeki davanın ise on yıl geçtikten sonra 12.05.2008 tarihinde açıldığı, hak düşürücü sürenin varlığı gözetilerek davanın reddi yerine istek hüküm altına alındığından kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmiş ve hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
25.02.2009 tarihinde kabul edilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3.fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklinde ekleme yapılmıştır.
Aynı Kanunun 3. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Kanununa eklenen Geçici 10. madde ise “Bu Kanunun 12. maddesinin 3.fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” kuralını getirmiştir.
Ancak, Dairemizce verilen bozma ve mahkemece verilen ret kararından sonra, 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3.fıkrasına eklenen “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” cümlesinde yer alan “…iddia ve taşınmazın niteliğine” ibaresi ve 3. madde ile 3402 sayılı Kanuna eklenen “Geçici 10. madde” Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 günlü ve E.2009/31, K. 2011/77 sayılı kararı ile iptal edildiğinden davacı … Muhtarlığının açtığı iptal ve yola terkin davaları on yıllık hak düşürücü sürenin dışında bırakılmıştır.
Hal böyle olunca, Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen iptal kararı göz önüne alındığında, dosyadaki delillere göre davanın kabulü yerine, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 16.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.