Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2011/672 E. 2011/2458 K. 28.02.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/672
KARAR NO : 2011/2458
KARAR TARİHİ : 28.02.2011

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.01.2008 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.10.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, genel yola çıkışı olmayan 166 ada 10 parsel sayılı taşınmazı yararına, 166 ada 5 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Yargılama aşamasında 166 ada 6 sayılı parsel malikleri, yapılan tebligatla davaya katılmıştır.
Mahkemece, fen bilirkişisinin krokili raporunda gösterilen davacıya ait 166 ada 10 parsel sayılı taşınmaz yararına, 4 no.lu krokide işaretlendiği şekilde 166 ada 5 ve 6parsel sayılı taşınmazlar üzerinden geçit hakkı tesisine karar verilmiştir.
Hüküm, davaya dahil edilen 6 parsel maliklerinden … tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece uygun geçit yeri saptanırken öncelikle taraf yararlarının gözetilmesi gerekir. Zira, geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil objektif esaslara uygun belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
1-Yargılama sırasında uygun geçit yeri olarak dava açılanlar dışında yeni bir taşınmaz belirlenmesi halinde, bu yeni taşınmaz maliki yada malikleri hakkında ya usulunce dava açılıp eldeki dava ile birleştirilmeli ya da usul ekonomisi açısından harcı da verilmek suretiyle aynı davaya dahil edilmeleri sağlanmalıdır.
Eldeki davada 166 ada 6 parsel sayılı taşınmaz malikleri hakkında bu kural çerçevesinde işlem yapılmadığı ve bu parsel malikleri hakkında usulünce açılmış bir dava olmadığı halde işin esasına girilerek istemin hüküm altına alınması doğru olmamıştır.
2-Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Somut olayda, davacının maliki bulunduğu 10 parsel sayılı taşınmazın mutlak geçit ihtiyacı içinde bulunduğu sabittir. Mahkemece, 10 sayılı parsel yararına 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlardan eski yol da kullanılarak geçit hakkı kurulmuştur. Hükme esas alınan ve hükmün eki sayılan 18.08.2010 tarihli fen bilirkişi raporundaki kroki keşif sonucunda düzenlenmiştir. Anılan raporda infaza elverişli biçimde geçit için öngörülen yerlerin genişlik ve uzunlukları belirtilmemiştir.
3-Ayrıca, saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Yargılama sırasında iki kez keşif yapıldığı halde, uzman bilirkişi marifetiyle geçit bedeli saptanmadığı gibi,yükümlü taşınmaz maliklerine ödenmek üzere hükümden önce de depo ettirilmemiştir.
Mahkemece açıklanan bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı …’in temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 28.2.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.