YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/6636
KARAR NO : 2011/8196
KARAR TARİHİ : 22.06.2011
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.05.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26.11.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, imar çalışmaları sonucu 3447 ada 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18 parsel numaralarını alan taşınmazların öncesinin 295 ada 113 parsel olup bununda 43 numaralı parseli ile birlikte mera parseli olduğunu, belediye adına yapılan tescilin yolsuz tescil olması nedeniyle taşınmazların tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, taşınmazın yerleşim alanında kaldığını ve mera vasfını yitirdiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, on yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dava reddedilmiştir.
Hükmü, davacı Hazine temyiz etmiştir.
Gerçekten 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, tutanakta belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastro önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunması ve dava açılması olanağı yoktur.
Açıklanan nedenle, davadaki davacı Hazine isteminin kadastrodan önceki bir nedene dayanıp dayanmadığının tespiti somut uyuşmazlıkta önem kazanmaktadır.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden, 18.02.1953 tarihli Toprak Tevzi Komisyonu kararıyla dava konusu taşınmazların mera niteliğiyle tahdit edildiği, bu tarihten çok sonra gerçekleşen kadastro tespitinde çekişme konusu 295 ada 113 parselin mera niteliğini yitirdiğinden bahisle tarla niteliğiyle belediye adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. İşte davacı Hazine kadastro tespiti ile belediye adına tarla niteliğiyle tescil edilen 295 ada 113 sayılı parselde imar uygulaması ile oluşan 3447 ada 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tescili gerektiğinden bahisle dava açmıştır.
Görülüyor ki, açılan davada kadastrodan önceki bir sebebe dayanılmamış, imar uygulaması sonucu belediye adına tescil edilen taşınmazın tescilinin yolsuz olduğu ileri sürülerek bu dava açılmıştır. Öyleyse, açılan davada 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesinin 3.fıkrasını uygulama yeri yoktur.
Kaldı ki, 25.02.2009 tarihinde kabul edilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3.fıkrasına eklenen “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklindeki cümlede yer alan “…iddia ve taşınmazın niteliğine” ibaresi ile 3. maddeyle 3402 sayılı Yasaya eklenen geçici 10. maddesi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 günlü ve E.2009/31, K. 2011/77 sayılı Kararı ile iptal edildiğinden Hazine’nin mera iddiasıyla açtığı iptal ve sınırlandırma davaları on yıllık hak düşürücü sürenin dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, çekişmenin esasının özellikle 4342 Sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesi dikkate alınarak incelenip bir hüküm kurulması yerine, davanın yazılı olan nedenlerle reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.