YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/6589
KARAR NO : 2011/7780
KARAR TARİHİ : 14.06.2011
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.03.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydında isim tashihi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 31.03.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, yetki belgesi ile açmış olduğu davada 565 ada 107, 108 ve 109 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarında “… karısı …” şeklindeki kimlik bilgilerinin nüfus kayıtlarına uygun olarak “… kızı …”, “… karısı …” ve “…” şeklindeki kimlik bilgilerinin ise; “… kızı …” olarak düzeltilmesini istemiştir.
Davalı idare, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı … temsilcisi temyiz etmiştir.
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soy isim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan HUMK’nun 13.maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren
hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda miras bırakanla ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.
Tapu Sicil Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir.
1-Düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanık dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılmalıdır.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.
Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu Sicil Müdürlüğü de yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli olmadığı gibi; delillerin takdirinde de hataya düşülmüştür. Zira, mahkemece nüfus müdürlüğünden, tapu kayıtlarında isimleri geçen kişiler ile aynı kimlik bilgilerine sahip başka kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı hususu sorulmamıştır. Öte yandan dosya arasında bulunan nüfus kayıtları tapulama tutanakları ile tam olarak uyuşmamaktadır. Şöyle ki, dosya arasındaki 565 ada 107 ve 108 parsel sayılı taşınmazlara ait tapulama tutanağında (öncesi 1 ada 100 parsel) “… karısı …” ile “…” isimli iki ayrı şahıstan bahsedilmektedir. Yine dosya arasındaki nüfus kayıtlarına göre “… kızı
…” dışında “…”nun “…” isimli bir başka eşinin daha olduğu anlaşılmaktadır. Yine tapu kayıtlarında “… karısı …” olarak yer aldığı iddia olunan “… kızı …”nin eşinin … değil “…” olduğu sabittir. Öte yandan zabıta tarafından yapılan araştırma sonucu düzenlenen dosya arasındaki 28.03.2011 günlü tutanakta dava konusu edilen taşınmazların tapu kayıtlarında yer alan maliklerin tanınmadığı bildirilmiştir. Tüm bu deliller ışığında davacının iddialarını tereddütten uzak bir biçimde ispatladığını söyleme imkanı yoktur.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; mülkiyet aktarımına yol açmamak amacıyla; nüfus müdürlüğünden “… karısı …” ve “… karısı …” olarak nüfus siciline kayıtlı şahısların bulunup bulunmadığı hususunu araştırmak, yukarıda değinildiği üzere tapulama tutanakları ile nüfus kayıtları arasındaki çelişkileri gidermek, tapu kayıtlarında isimleri yer alan şahısların gerçekte kaydı düzeltilmek istenen şahıslar olup olmadığı hususunda hala tereddüt duyulması halinde taşınmazlar başında (temin edilebiliyorlar ise) tesbit bilirkişileri de refakate alınarak keşif yapmak ve sonucuna göre bir hüküm kurmak olmalıdır. Eksik araştırma ve inceleme ile delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı idare temsilcisi temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 14.06.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.