YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/6468
KARAR NO : 2011/7508
KARAR TARİHİ : 08.06.2011
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 30.10.2009 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.12.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, üzerinde evinin bulunduğu 3 parsel sayılı taşınmazının yanında davalı Belediyeye ait mezbahane bulunduğunu, bu yerdeki atıkların çevreye yaydığı koku ve mikropların sağlığı bozacak nitelikte olduğunu belirterek, davalı idaresinde olan mezbahaneden çevreye yayılan ve rahatsızlık veren akıntıların, kokuların önlenmesini istemiştir.
Davalı, kamu hizmeti yaptığını, gerekli özeni gösterdiğini ve mezbahanenin yasal sınırlar içinde çalıştırıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu yerde yapılan keşif sonucu alınan uzman bilirkişi raporları doğrultusunda davalının işletmekte olduğu mezbahaneden kaynaklanan akıntılar ve yaymakta olduğu kokular nedeniyle davacıya verilmekte olan rahatsızlığın önlenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı idare vekili temyize getirmiştir.
Dava komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737.
maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır” hükmü ile de malike, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınma ödevi yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, HUMK’nun 389. maddesinde de belirtildiği şekilde kararda her iki tarafa yükletilen görev ve verilen hakların şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde açık ve infazı mümkün olacak şekilde kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece yapılan yargılama sonunda söz konusu mezbahanenin kullanımından kaynaklanan atıkların çevreye koku yaydığı ve kirliliğe neden olduğu, insan sağlığına zararlı olduğu saptanmış olup bu zararın ne şekilde giderileceği hususunda uzman bilirkişi görüşü alınmalı ve bu önlemlerin hüküm kısmında tek tek belirtilmek suretiyle infazı kabil, şüpheye yer vermeyecek şekilde hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece infaza elverişli hüküm kurulmamış olması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 08.06.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.