Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2011/6284 E. 2011/8250 K. 23.06.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/6284
KARAR NO : 2011/8250
KARAR TARİHİ : 23.06.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 31.12.2010 gününde verilen dilekçe ile yolsuz kaydın düzeltilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.03.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 1820 sayılı parselde F Blok, 1 numaralı bağımsız bölümün maliki …’nin 23.08.2005 tarihli 5556 yevmiye numaralı sözleşme ile taşınmaz üzerinde Akbank T.A.Ş. lehine 100.000,00 TL değerinde ipotek tesis ettirdiğini, ancak ipoteğin tapu kütüğüne işlenmediğini, taşınmazın 17.08.2007 tarihinde ipoteksiz olarak davalıya satıldığını ileri sürerek ipoteğin taşınmazın tapu kaydına işlenmesini talep etmiştir.
Davalı, taşınmazı iyiniyetle satın aldığını, taşınmazın tapu kaydında ipotek bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 1020. maddesine göre; “Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin kendisine verilmesini isteyebilir. Kimse, tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.” Buna “tapu sicilinin kamuya açıklık ilkesi=aleniyet prensibi” denilir. Yasanın 1021.maddesine göre de; “Kurulması kanunen tescile tabi ayni haklar, tescil edilmedikçe varlık kazanamaz.” Buna da “tapu siciline tescil ilkesi” adı verilmektedir. Sınırlı bir ayni hak olan taşınmaz rehni de Türk Medeni Kanununun 856.maddesi hükmü gereği, bazı istisnalar dışında tescille
kazanılır. Böylelikle tescil edilen taşınmaz rehni alenileşmiş olur ve bundan sonra taşınmaz üzerinde hak kazanmak isteyen üçüncü kişiler rehin hakkını görerek işlem yaparlar. Ancak, taşınmaz rehninin kazanılmasına rağmen yolsuz olarak tescil edilmemesi veya tescil edilmiş rehnin yolsuz olarak terkini uygulamada sıkça görülen bir durumdur. Bu gibi hallerde, tescil edilmemiş rehnin veya yolsuz olarak terkin edilmiş taşınmaz rehninin mahkeme hükmüyle tapu kütüğüne tescil edilmesi ya da terkin edilmesi mümkündür. Yine belirtmek gerekir ki, Türk Medeni Kanununun 1022.maddesi hükmüne göre “tescilin etkisi kanunen öngörülen belgeler isteme eklenmiş veya geçici tescil halinde belgelerin uygun zamanda tamamlanmış olması koşuluyla yevmiye defterine yapılan kayıt tarihinden başlar.” Burada, ayni hakkın tescilden evvelki hüküm ve sonuçları düzenlenmiştir. Diğer taraftan, yasanın 888.maddesinin 1.fıkrası gereğince de “ipotekli taşınmazın devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmez.” Başka bir deyişle, ipotekli taşınmaz kayden el değiştirse dahi yeni malik ipoteğin borçlusu sayılır.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz üzerinde ipotek kaydı bulunmamaktadır. Resmi senet düzenlenmiş ise de, tapu kütüğünün rehinler sütununa ipotek tescil edilmemiştir. Kısaca söylemek gerekirse, davalı taşınmazı ipoteksiz olarak satın almıştır. Davacının Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinden yararlanamaması için ipoteğin varlığından haberdar olması ve ipotek alacaklısının bu hakkından yoksun bırakılması için ipotek borçlusu ile el ve işbirliği içinde bulunması, diğer bir anlatımla Türk Medeni Kanununun 2.maddesine aykırı davranması gerekir. Davacı, davalının ipoteğin varlığını bildiğini iddia etmediği gibi, davalının tapu kaydına güven ilkesinden yararlanmasını engelleyecek somut bir olgu da ortaya konulmamıştır. Bu durumda davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 23.06.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.