YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/4581
KARAR NO : 2011/5838
KARAR TARİHİ : 29.04.2011
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 08.12.2010 gününde verilen dilekçe ile tapuda isim tashihi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.02.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı temsilcisi tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temsilcisi temyiz etmiştir.
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan HUMK’nun 13.maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda miras bırakanla ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.
Tapu Sicil Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir.
1-Düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanık dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılmalıdır.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.
Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu Sicil Müdürlüğü de yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı, dava konusu 550 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu belirterek tapu kaydında “…” yazan soyadının “Arı” olarak düzeltilmesini talep etmiştir.
Dosyada mevcut tapulama tutanağının incelenmesinde; taşınmazın senetsizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak “… oğlu 1929 doğumlu … …” adına 03.03.1978 tarihinde tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davacının nüfus kaydında ise “… ve … oğlu 1948 doğumlu …” olduğu yazılıdır. Mahkemece, zabıta araştırması yaptırılmış, dava konusu taşınmazı “… oğlu …”nın kullandığı köyde “… …” isimli şahsın bulunmadığı bildirilmiş, davacının tanıkları dinlenmiş, ancak nüfus müdürlüğüne yazılan müzekkerenin cevabı dosya içerisine alınmadan karar verilmiştir.
Anılan müzekkere de eksik yazılmıştır. Tapulama tutanağında yukarıda belirttiğimiz gibi doğum tarihi de belirtilmiş olduğundan, istenecek kaydın “… oğlu 1929 doğumlu … …”a ait kayıt olması gerekirken, doğum tarihi
belirtilmeden istenmesi doğru olmamıştır. Çünkü davacının doğum tarihi ile tutanaktaki doğum tarihi arasında çok fark bulunmaktadır. Kadastro tespitinin yapıldığı tarih de dikkate alınarak tutanak bilirkişilerinin hayatta olup olmadığı da araştırılmamıştır.
O halde mahkemece mülkiyet nakline sebebiyet vermemek için tespit malikinin doğum tarihi de belirtilerek nüfus müdürlüğüne müzekkere yazılarak, tapu maliki ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, tutanak bilirkişilerinden hayatta olan varsa tanık sıfatıyla dinlenmeli ve toplanan delillerin sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ve araştırmayla davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 29.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.