YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/4550
KARAR NO : 2011/5498
KARAR TARİHİ : 25.04.2011
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı karşı davalı vekili tarafından, davalı karşı davacı aleyhine 07.10.2005 gününde verilen dilekçe ile mülkiyetin tespiti, birleşen dava ile de 30.03.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, davalı karşı davacı tarafından davacı karşı davalı aleyhine 3.2.2006 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin meni, kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne, birleşen davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair verilen 13.04.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava, mülkiyetin tespiti, birleşen dava ise Türk Medeni Kanununun 724.maddesine dayalı temliken tescil istemlerine ilişkindir.
Davalı ve karşı davacı, mülkiyet hakkına dayanarak paylı malik olduğu 647 sayılı parsele davacının bina yaparak elattığını belirterek elatmanın kal suretiyle önlenmesini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, davacı ve karşı davalının bina yaparak elattığı sabit olduğundan elatmasının önlenmesine, kal isteminin reddine 647 sayılı parseldeki binanın davacı ve davalı tarafından yapıldığının tespitine karar verilmiştir.
Hükmü, taraflar temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere Türk Medeni Kanununun 683.maddesi uyarınca bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Aynı hüküm gereğince malik, malına haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı elatmanın önlenmesi davası açabilir. Yasanın 684.maddesine göre de bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da maliktir. Öte yandan, Türk Medeni Kanununun 718.maddesine göre mülkiyet hakkının kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Türk Medeni Kanununun 724.maddesinde mülkiyet hakkının kullanımına sınırlama getirilmiş ve bir kimsenin iyiniyetle ve kendi malzemesiyle başkasının arazisi üzerine Türk Medeni Kanununun 684. ve 718.maddeleri anlamında yapı yapması halinde diğer bazı koşullar da varsa, malzeme sahibine yapının kapsadığı alana orantılı arazi mülkiyetini talep yetkisi tanımıştır. Asıl davadaki istemin dayanağı görüleceği üzere Türk Medeni Kanununun 724.maddesi, karşı davadaki istemin dayanağı ise aynı yasanın 683.maddesidir.
647 sayılı parsele ilişkin tapu kaydının incelenmesinden; davalı ve karşı davacının 500/8374 payı olduğu, diğer payların dava dışı birden çok kişiye ait bulunduğu görülmektedir. Kısaca 647 sayılı parsel, paylı mülkiyet rejimine tabidir.
Türk Medeni Kanununun 688.maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanıma göre, paylı mülkiyetin söz konusu olabilmesi için; birden fazla kişinin bir mala paylı malik olması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmış olunmaması gerekir. Paylı mülkiyette, mülkiyet hakkına sahip birden fazla kişi olmasına rağmen, eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı mevcuttur. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı, malikler arasında bir paylı mülkiyet birliği meydana getirir. Her paydaş, mülkiyet hakkının belli bir payına sahip olur. Her pay, diğerinden bağımsız ayrıca tasarrufi işlemlere konu olabileceği için kanun, bazı istisnalar dışında payları taşınmaz hükmüne tabi tutmuştur. Dolayısıyla paylı mülkiyette, bir taşınmaz üzerindeki payın üçüncü bir kişiye satışı olanaklıdır. Fakat, taşınmaz paylı malikler arasında kullanma taksimine tabi tutulmadığı sürece, paylı maliklerin her birinin taşınmazın tamamı üzerinde hakları vardır.
Bu genel anlatımlardan sonra;
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriği ile özellikle yukarıda vurgulandığı üzere paylı mülkiyette taşınmazın tamamı üzerinde paydaşlardan her birinin hakkı bulunduğundan, diğer paydaşların da onayı alınmadan paylı maliklerden sadece birisinin onayı ile yapılan yapı sebebiyle davacı ve karşı davalının iyiniyetli kabul edilmesine olanak bulunmadığına göre davacı ve karşı davalının bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalı ve karşı davacı mülkiyet hakkı sahibinin temyiz itirazlarına gelince;
Yukarıda vurgulandığı üzere istisnalar dışında araziyi ayrı, bunların üzerindeki yapıları ayrı nitelendirmek, yapıların arazi maliki dışında bir kimseye ait olduğunu kabul etmek olanaklı değildir. Belirtilen bu husus Türk Medeni Kanununun 718.maddesinde mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer şeklinde ifade edilmiştir. Dolayısıyla 647 sayılı parsel üzerindeki yapı üzerinde, 647 sayılı parselin malikleri kimse onların da hakları bulunmaktadır. Davalı ve karşı davacı dışındaki arazi maliklerinin tamamı davada taraf olmadan, bütün malikleri bağlayacak şekilde tespit hükmü kurulmasına olanak yoktur. Kaldı ki, davacı ve karşı davalı tarafından esasen eda davası açılmıştır. Eda davasının açılması imkanı olduğu sürece, davanın tespit davası olarak sonuçlandırılması da olanaksızdır.
Karar, açıklanan bu nedenle davalı ve karşı davacı yararına bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davacı ve karşı davalının bütün temyiz itirazlarının reddine, hükmün 2.bent uyarınca davalı ve karşı davacı yararına BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın iadesine, 25.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.