Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2011/4460 E. 2011/5655 K. 27.04.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/4460
KARAR NO : 2011/5655
KARAR TARİHİ : 27.04.2011

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalı aleyhine 02.02.2010 gününde verilen dilekçe ile ortak sınıra inşa edilen duvarın yıktırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 30.12.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, kendisine ait 4789 ve davalıya ait 4788 parsel sayılı taşınmazlar arasına ortak olarak sınıra müştereken duvar yaptıklarını ancak bu duvar üzerine davalının ek olarak duvar inşa ettiğini belirterek sonradan eklenen bu yapının kal’ini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu duvarın imara aykırı şekilde yapıldığı, imara aykırı durumun idari yaptırım ile kaldırılması gerektiğinden adli yargıda yıkım kararı verileyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Taşkınlıktan amaç
ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davacı 26.07.2011 tarihli dilekçesinde yapının imara aykırılığı dışında …, ısı ve ışığına engel olarak kendisini zarara uğrattığını ileri sürmüştür. Mahkemece işin esası incelenerek, fen bilirkişinin 14.12.2010 tarihli raporunda (B) ile tanımlanan dava konusu yapının komşuluk ilkeleri yönünden davacıya zarar verip vermediği incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 27.4.2011 gününde oybirliği ile karar verildi