YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/4318
KARAR NO : 2011/5809
KARAR TARİHİ : 29.04.2011
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 04.06.2010 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.12.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, maliki oldukları 3160 parsel sayılı taşınmazın 1.215,85m² bölümünü bedelsiz olarak karayolları yararına yola terkin ettiklerini, ifraz sonrası oluşan 3204 parsel sayılı taşınmazda yapacakları ev için ruhsatın 3159 parsel sayılı taşınmazdan geçit kurulmasıyla verileceğinin belirtildiğini ileri sürerek, davalıya ait 3159 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalı, süresi içinde yanıt vermemiştir.
Mahkemece, 3159 parsel sayılı taşınmazdan geçit kurulmasına karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Somut olayda, Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’nün 07.02.2010 tarihli yazısında, davacılara ait parselin güneyinde bulunan yola ulaşacak şekilde geçit kurulması gerektiği belirtilmiştir. Hükme esas alınan 24.10.2010 tarihli bilirkişi kurulu raporunun eki krokide, 3204 parsel lehine 3159 parsel aleyhine (A) ile işaretli kırmızı boyalı seçenek belirlenmiştir. Belirlenen bu seçenek ile geçit ile yükümlendirilen 3159 parsel sayılı taşınmaz iki parçaya bölünmektedir. Uygun güzergah saptanırken, komşuluk hukuku ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkeleri yanında taşınmazın kullanım şekli ile bütünlüğünün de bozulmaması gerekir. Bu nedenle, uzman bilirkişilerin katılımı ile yeniden keşif yapılarak, komşuluk hukuku ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkeleri gözetilerek, taşınmazın kullanım biçimi ile bütünlüğü etkilemeyecek şekilde güzergah belirlenmelidir.
Mahkemece, yukarıda yapılan saptamalar bir yana bırakılarak, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 29.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.