YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/406
KARAR NO : 2011/1920
KARAR TARİHİ : 17.02.2011
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.06.2009 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.09.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 14 parsel sayılı taşınmazının genel yola bağlantısı bulunmadığını ileri sürerek, davalıya ait 3 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuş, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Somut olayda, 14 parsel sayılı taşınmazın herhangi bir genel yola sınırı bulunmadığından mutlak geçit ihtiyacı içinde bulunduğu açıktır. Hükme esas alınan 12.05.2010 tarihli fen bilirkişi raporunda 2. seçenek olarak gösterilen (B) ile işaretli mavi renkle gösterilen bölümden geçit kurulmakla 3 parsel sayılı taşınmazın kullanım bütünlüğünü bozacak biçimde iki parçaya ayrılmıştır. Anılan bilirkişi raporunda 1. seçenek olarak gösterilen 3 parsel sayılı taşınmazın batı sınırından geçit kurulması durumunda araçların zorlanacağı bu nedenle geçite uygun olmadığı belirtilmiştir. Geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Dolayısıyla, yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Bunun yanında, geçit ihtiyacının nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece 3 parsel sayılı taşınmazı iki parçaya bölecek biçimde geçit kurulması taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi uygun değildir. Bu nedenle, 12.05.2010 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) ile işaretli kırmızı renkle gösterilen bölümden geçit kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile (B) ile işaretli bölümden geçit kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, 17.02.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.