YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/3653
KARAR NO : 2011/5324
KARAR TARİHİ : 21.04.2011
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 24.08.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydında yüzölçümü düzeltilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 21.10.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi dahili davalılar Hazine ve …, … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, 573 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün tapu kaydında yazılı miktardan fazla olduğunu ileri sürerek düzeltilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalılar Hazine, … ve … temyiz etmiştir.
Dava, kayıttaki yüzölçümü ile taşınmazın gerçek yüzölçümü arasındaki farklılığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Çapa bağlanmış taşınmaz malların yüzölçümü kural olarak çap kaydının uygulanması ile belirlenir. Ancak, taşınmazın kadastro tespiti sırasında veya sonradan yapılan işlemler nedeniyle ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar ve bundan kaynaklanan yüzölçümü hatası varsa bunun düzeltmesi 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesine göre re’sen veya ilgilinin müracaatı üzerine kadastro müdürlüğünce yapılabilir. Kadastro müdürlüğünün yaptığı işlem üzerine bu işlemin iptali için de sulh mahkemelerinde dava açılma olanağı vardır.
Somut olayda da; davacı dava konusu taşınmazın tapu kaydında 6613 m2 olan yüzölçümünün gerçekte 10.000 m2 olduğunu ileri sürmektedir.
Mahkemece yapılan keşifte de hesap hatası yapıldığı, taşınmazın çapında herhangi bir değişikliğin bulunmadığı saptanmıştır. Bilirkişinin de saptadığı bu hata yukarıda açıklanan 41. madde kapsamında düzeltilebilecek hesap hatalarındandır. Davacı taraf hesap hatasının düzeltilmesi için 3402 sayılı Yasanın 41.maddesine dayanılarak işlem yapılmak üzere kadastro müdürlüğüne başvurması gerekirken doğrudan mahkemede dava açmıştır. Yasada öngörülen işlem basamakları yerine getirilmeden doğrudan açılan davanın dinlenme olanağı yoktur. Mahkemece, açıklanan bu hususlar ve HUMK’nun 7. maddesi hükmü gözetilerek idari makamın görevine giren bir iş kendisine arz olunduğundan davanın yargı yeri nedeniyle reddi gerekirken istem hüküm altına alındığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıran taraflara iadesine, 21.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.