YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/16073
KARAR NO : 2012/1796
KARAR TARİHİ : 13.02.2012
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Davacı tarafından, davalı aleyhine 20.12.2010 gününde verilen dilekçe ile 3402 sayılı Kanununun 41. maddesi uyarınca yapılan düzeltme işleminin iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 218 parsel sayılı taşınmazın 26500 m2 olan yüzölçümünün 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41.maddesine göre 19.07.2010 tarihinde yapılan düzeltme işlemi ile 16.666,06 m2 olarak tespit edildiğini, taşınmazının yüzölçümü miktarının azalması nedeniyle işlemin hatalı olduğunu ileri sürerek iptalini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuş, mahkemece taşınmazın hükmen tescil edildiği, Kadastro Sırasında veya Sonrasında Yapılan İşlemlerle Geometrik Durumları Kesinleşmiş Olan Taşınmazlarda Ölçü, Sınırlandırma, Tersimat ve Hesaplamalardan Doğan Hataların Düzeltilmesine İlişkin Yönetmeliğin 15.maddesi uyarınca hükmen tescil edilen taşınmazlarda 41.maddeye göre düzeltme yapılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
5304 Sayılı Kanunun 9.maddesi ile yapılan değişiklikten sonra anılan madde;
“Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir.
Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.
Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine Kadastro Müdürlükleri yetkilidir” şeklinde düzenlenmiştir.
Harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Türk Medeni Kanununun 719. ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddeleri uyarınca harita ve krokisi kapsamı ile değer verilir. Harita ve krokiden diğer bir ifade ile mülkiyet hakkının kapsamından maksat sınır çizgileri değil haritanın gerçek ölçü değerleridir. 41. madde ile mülkiyet hakkının yatay kapsamının belirlenmesi ve taşınmazı komşu taşınmazlardan ayıran, ferdileştirilmesini sağlayan harita ve planlarda yapılan ölçü, sınırlandırma, tersimat veya hesaplama hatalarının düzeltilmesi amaçlanmıştır. Yapılacak düzeltme ile mülkiyet aktarımına neden olunmamaktadır. Kuşkusuz, mülkiyet aktarımına neden olan hatalar için çözüm açılacak tapu iptali ve tescil davasıdır.
Kadastro müdürlüğünün re’sen veya ilgililerin başvurusu üzerine yapacağı açıklanan düzeltme işlemlerini ilgililere tebliğinden sonra, ilgililerin sulh hukuk mahkemesine 30 gün içinde açacakları davada, düzeltme işlemi yararına olan kişi ya da kişiler hasım gösterilerek işlemin iptali istenebilir. Düzeltme işleminin kadastro müdürlüğünce re’sen yapıldığı durumlarda müdürlüğe karşı da dava yöneltilmelidir.
Somut olayda da; arazi toplulaştırma işlemleri sırasında davacıya ait 218 parsel sayılı taşınmazın orjinal sınırlandırma krokileri ve planimetre hesaplarının gözden geçirilmesi sırasında yüzölçümü miktarından farklılık saptanarak düzeltme yapılmıştır. Davacı taşınmazının yüzölçüm miktarının azalması nedeniyle işlemin iptalini istemiştir. Mahkemenin de kabul ettiği gibi taşınmaz hükmen tescil edilmiştir. Tescile dayanak ilam incelendiğinde Diyarbakır Tapulama Mahkemesinin 1974/33 – 1977/193 sayılı Kararında tapulama tesbitine itiraz edildiği, ancak itiraz eden davacının daha sonra tespiti kabullendiği gerekçesi ile taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41.maddesi gereğince düzeltme işlemi yapılırken Kadastro Sırasında veya Sonrasında Yapılan İşlemlerle Geometrik Durumları Kesinleşmiş Olan Taşınmazlarda Ölçü, Sınırlandırma, Tersimat ve Hesaplamalardan Doğan Hataların
Düzeltilmesine İlişkin Yönetmelik hükümlerinin esas alınması gerekmektedir. Kadastro müdürlüğü yönetmelik hükümlerine göre düzeltme işlemi yapmaktadırlar. Yönetmeliğin 15.maddesinde;
“Orman, mera, kamu taşınmazları, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki genişletmeye elverişli yerlere sınırı olan taşınmazlar ile kadastrosu ya da kadastro sonrası sınırları hükmen belirlenerek kesinleşmiş olan parsellerdeki sınırlandırma hatası düzeltilemez.
Mahkeme hükmü kapsamı dışında kalan hatalar bu Yönetmelik hükümlerince ve ilgili mevzuatına göre düzeltilir.” hükmü yer almaktadır. Madde hükmünde kadastrosu ya da kadastro sonrası sınırları hükmen belirlenmiş taşınmazlardan ne anlamak gerektiği üzerinde durulmalıdır.
Taşınmazların kadastro tespitlerinde hükmen belirlenmiş haritalarının esas alınması ya da kadastro tespitine itiraz üzerine kadastro elemanlarının belirlediği sınırların kadastro mahkemesi kararı ya da 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde sulh-asliye hukuk mahkemeleri kararı ile değiştirilmesi halinde taşınmazın sınırlarının hükmen belirlendiğinin kabulü gerekir. Diğer bir anlatımla, taşınmazın yatay sınırlarının (geometrisinin) hükmen belirlenmesi halinde anılan Yönetmeliğin 15.maddesindeki hükmün uygulanması olanağı vardır. Eldeki davada dava konusu taşınmazın geometrik şekli tapulama sırasında kadastro elemanlarınca saptanmış, kadastro tespitine taşınmazın sınırları nedeniyle değil, mülkiyet hanesinin doldurulmasından kaynaklanan nedenlerle itiraz edilmiş, itirazın geri alınması nedeniyle de kadastro elemanlarının tespiti gibi tescil hükmü kurulmuştur. Görülüyor ki, Yönetmeliğin 15.maddesi anlamında 41.maddeye göre düzeltme yapılmasını engelleyecek hükmen tescil söz konusu değildir. Mahkemece Yönetmelik hükmü yanlış değerlendirilerek işin esasına girilmeden davanın reddi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, 13.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.