Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2011/14624 E. 2012/2803 K. 28.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/14624
KARAR NO : 2012/2803
KARAR TARİHİ : 28.02.2012

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Davacılar-davalılar vekili tarafından, davalı-davacı aleyhine 25.06.2009 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal, birleşen dosyada da tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; elatmanın önlenmesi ve kal isteminin kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen 12.11.2010 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı-davacı … vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 28.02.2012 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı-davacı … vekili Av…. ile karşı taraftan davacılar-davalılar … vd. vekili Av…. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, maliki oldukları 19 parsel sayılı taşınmaza davalıya ait binanın taşkın olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesini ve binanın taşkın bölümünün kal’ini istemişlerdir.
Birleştirme kararı verilen … 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/343-488 sayılı dosyasında davacı …, 1979 yılında belediyenin hatalı ölçümü ile maliki olduğu 40 parsel sayılı taşınmazdaki binanın davalılara ait 19 parsel numaralı taşınmaza taşkın olarak yapıldığını, taşkın kısmın bedeli ödenmesiyle davalılar murisleri olan 19 parsel malikleri tarafından 27.12.1993 tarihinde … 4. Noterliği’nde düzenlenen muvafakatnamenin verildiğini, bu nedenle taşkın bölümün adına tescili gerektiğini ileri sürerek, 19 parsel sayılı taşınmaza taşkın olan bölümün adına tescilini veya bedeli karşılığı adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne; birleşen davanın ise, binanın kaçak yapı niteliğinde bulunduğu gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı-davacı … vekili temyiz etmiştir.
Dava, elatmanın önlenmesi ve kal; birleşen dava, Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanunu m. 684/1 ve 718/2 hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup, anılan hüküm;
“Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmaz bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devrini isteyebilir” şeklindedir.
Böylece, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine aşağıdaki koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için:
1-Tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
2-Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
3-Bu inşaatı kendi malzemesi ile yapan kişinin iyiniyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 5.7.1944 tarihli ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir.
14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, iyiniyetin ispatı taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet iddia ve savunması def’i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulmalıdır.
Taşkın binanın bulunduğu taşınmaz maliki veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup da zarar gören kimselerin, taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren onbeş gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini, zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan sübjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (Sübjektif koşul)
4-Bu tür davalarda üzerinde önemle durulması gereken diğer bir koşul da halin icabından taşkın inşaatın yıkılması gerekip gerekmediğinin saptanmasıdır.
5-Aranacak diğer bir koşulda taşkın kısmın ana taşınmazdan ayrılarak müstakil parsel oluşturacak şekilde veya ait olduğu taşınmazla birleştirilerek ifrazen tescilinin mümkün olması koşuludur.
Somut olayda, hükme esas alınan 05.03.2010 tarihli bilirkişi raporunda, davalı …’in maliki olduğu 40 parsel sayılı taşınmazda bulunan binanın davacılara ait 19 parsel sayılı taşınmaza 12,80m² taşkın olduğunu saptanmıştır. Taşkın olduğu belirlenen binanın zemin katta bulunan beş adet dükkan için … Belediyesi tarafından 26.10.1979 gün ve 98/34 numaralı yapı kullanma belgesi verilmiştir. Yine, anılan belediyece davalıya ait bu yapının ilave ve çekme kat yapılması nedeniyle 26.12.1997 günü yapı tatil tutanağı düzenlenerek, 29.12.1997 gün ve 4893 numaralı encümen kararı ile yapının 3194 sayılı yasanın 32. maddesi uyarınca yıkım kararı alınmıştır. Görülüyor ki, dava konusu binanın zemin dışındaki kısımlarının imar planına aykırı olması, daha açığı kaçak olması nedeni ile yıkım kararı alınmış, ancak zemin kat ile ilgili herhangi bir tasarrufta bulunulmamıştır. Yukarıda açıklandığı üzere TMK’nun 725. maddesine dayanarak açılan tapu iptali ve tescil davasında, sübjektif ve objektif iyiniyetin olmadığı, temelli kalması için yapılmış bir yapı bulunmadığı ve taşkın yapının yıkımı gerektiği hallerde davanın reddi gerekir. Davanın reddini gerektiren haller arasında binanın bir bölümünün imara aykırı yapılmış olması bulunmamaktadır. Bu nedenle, eldeki davada, TMK’nun 725. maddesinin koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, yukarıda saptanan olgular bir yana bırakılarak eksik araştırma ve incelemeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı-davacı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 900,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılar-davalılardan alınarak, davalı-davacıya verilmesine, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 28.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.