Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2011/12386 E. 2011/14688 K. 01.12.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/12386
KARAR NO : 2011/14688
KARAR TARİHİ : 01.12.2011

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.07.2008 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin önlenmesi, birleşen dava ile taşkın inşaat nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; müdahalenin men’i isteminin reddine, birleşen tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne dair verilen 11.05.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı/birleşen davalı … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi istemiyle açılmıştır.
4 sayılı parselin maliki olan davalılar davanın reddini savunmuş, karşı davalarında ise Türk Medeni Kanununun 725.maddesine dayanarak temliken tescil, olmadığı takdirde irtifak hakkı tesisi talebinde bulunmuşlardır.
Mahkemece, asıl dava reddedilmiş, 3 sayılı parselden 21.83 m2 bölümün tapu kaydının iptali ile karşı davacıların malik oldukları 4 sayılı parsele ilave edilerek tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve birleşen davanın davalısı temyiz etmiştir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanunu m. 684/1 ve 718/2 hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup, anılan hüküm;
“Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmaz bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devrini isteyebilir” şeklindedir.
Böylece, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine aşağıdaki koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için:
1-Tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
2-Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
3-Bu inşaatı kendi malzemesi ile yapan kişinin iyiniyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 5.7.1944 tarihli ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir.
14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, iyiniyetin ispatı taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet iddia ve savunması def’i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulmalıdır.
Taşkın binanın bulunduğu taşınmaz maliki veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup da zarar gören kimselerin, taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren onbeş gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini, zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan sübjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (Sübjektif koşul)
4- Bu tür davalarda üzerinde önemle durulması gereken diğer bir koşul da halin icabından taşkın inşaatın yıkılması gerekip gerekmediğinin saptanmasıdır. Uygulama ve doktrinde “durum ve koşulların haklı kılması” şeklinde ifade edilen bu şarttan inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zarar veya yıkılmaması halinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybının mukayese edilmesi anlaşılmalıdır. Değer kaybı, sadece taşılan arazinin değerinden ibaret değildir. Bu değerin içinde arazi sahibinin taşılan kısım dışında kalan arazisinin uğrayacağı değer kaybı da vardır. Arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybı uzman bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle Türk Medeni Kanununun 4., Borçlar Kanununun 42. maddesi uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi önleyecek biçimde en uygun şekilde tespit ve takdir edilmeli, önceden ödenen bedel var ise mahsup edilmek suretiyle arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmelidir.
5-Aranacak diğer bir koşulda taşkın kısmın ana taşınmazdan ayrılarak müstakil parsel oluşturacak şekilde veya ait olduğu taşınmazla birleştirilerek ifrazen tescilinin mümkün olması koşuludur.
Somut olayda; taşkınlık bilirkişinin 02.12.2010 tarihli krokisinde (A) ve (B) harfleriyle gösterilmiştir. (A) harfli taşkın bölüm “tuvalet kuyusu”, (B) harfli taşkın bölüm ise “çatı izdüşüm tecavüz alanı”dır. Mahkemece bu yerlerin temelli kalması gereken bir binanın ayrılmaz parçası olup olamayacağı hususu üzerinde durulmamıştır. Zira, belirtildiği gibi yapı sahibinin Türk Medeni Kanununun 725.maddesinden yararlanabilmesi için, arazi üzerinde temelli kalan bir yapısı ve bu yapının ayrılmaz bir parçasının maliki olması gerekir. Keza, yukarıda belirtilen iyiniyet unsurunun olayda gerçekleşip gerçekleşmediği yönü üzerinde de durulmamıştır. Yine, bu tür davalarda aranan “durum ve koşulların haklı kılması” şartı üzerinde de durulmamıştır. Bundan maksat, inşaatın yıkılması gerekip gerekmediğinin durum ve koşullara göre araştırılmasıdır. Yine, karşı davada kabul edilen taşkın yapı kısmının ifrazının olanaklı olup olmadığı yetkili merci olan belediyeden sorulup saptanmamıştır.
Her ne kadar bilirkişi raporunda taşkınlığın kadastro çapına uyulmamasından kaynaklandığı belirtilmiş ise de, buna ilişkin belgeler de getirtilmemiş, bilirkişi görüşü denetlenmemiştir.
Ayrıca, yargılama aşamasında 3 sayılı parselin 401 ada 8 sayılı parsele gittiği, maliklerinin davacı … ve dava dışı Müsebbiye Yıldız olduğu anlaşıldığı halde, maliklerden Müsebbiye Yıldız davada taraf olmadan aleyhine hüküm kurulmuştur.
Değinilen bütün bu yönler bir yana bırakılarak, yazılı biçimde hüküm tesisi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 01.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.