Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2011/10019 E. 2011/14520 K. 29.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/10019
KARAR NO : 2011/14520
KARAR TARİHİ : 29.11.2011

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 06.07.2010 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil olmazsa tazminat, karşı dava ise davacı … VD tarafından 21.07.2010 günlü dilekçe ile ecrimisil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davada tazminat isteminin kabulüne, karşı davada ecrimisil isteminin kısmen kabulüne dair verilen 17.05.2010 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar-karşı davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 29.11.2011 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar-karşı davacılar vekili Av…. ile karşı taraftan davacılar-karşı davalılar vekili Av…. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R
Asıl dava, Türk Medeni Kanununun 729.maddesine dayalı temliken tescil, ikinci kademedeki istek ise araziye dikilen zeytin ağaçları değeri 40.000,00 TL’nin tahsili taleplerine ilişkindir. Islah yoluyla talep 135.865,00 TL’ye çıkartılmıştır.
Kayıt maliki olan davalılar, asıl davanın reddini savunmuş, karşı davalarında ise 13.800,00 TL ecrimisil tahsili talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, asıl davada davacıların temliken tescile isteminin reddine, ıslahta gözetilmek suretiyle 135.865,00 TL’nin davalı kayıt maliklerinden tahsiline, karşı davanın kabulü ile bilirkişinin hesapladığı 3.955,51 TL ile 4.109,88 TL ecrimisil bedellerinin davacı-karşı davalılardan alınarak … ve …’a verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, asıl davanın davalısı ve karşı davacılar … ve … temyiz etmiştir.
Burada öncelikle belirtilmesi gereken sorun, ecrimisilin ne anlama geldiğidir. Uygulamada ve doktrinde belirtildiği üzere ecrimisil, haksız zilyetten malikin isteyebileceği bir miktar paradır. Ecrimisilin en az tutarı kira kaybı geliri, en fazla tutarı ise tam tazminat olabilir. Fakat, her halde ecrimisil haksız zilyetten istenebilir.
Somut olayda, asıl davanın davacıları … ve … 852 sayılı parselde satın alma yoluyla pay maliki olmuş, karşı davanın davacıları tarafından açılan şufa davası sonucu …’in sahip olduğu tüm pay, …’nın da şufa yoluyla kaybettiği bir kısım pay hükmen karşı davanın davacıları … ve … adına tescil edilmiştir. Ecrimisil istemine dayanak olan zeytin ağaçları ise, bilirkişinin saptamasına göre 4-5 yaşlarında olup, asıl davanın davacılarının tapu kayıt maliki oldukları dönemde dikilmiş, asıl davanın davacıları bu dönemde tapu kaydına dayanarak taşınmazı kullanmış ve yararlanmışlardır. Dolayısıyla, kayıt maliki olan asıl davanın davacılarının kötüniyetli zilyet olduklarının kabulüne olanak yoktur. Bundan dolayı da onlardan ecrimisil talep edilemez. Bu nedenlerle, mahkemenin ecrimisil tahsiline karar vermesi yasaya aykırıdır. Ancak, asıl davanın davacıları bu hususu temyiz konusu yapmadıklarından bozma nedeni sayılmamış, düşülen yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
Kayıt maliki olan davalı ve karşı davacılar … ve …’nun temyiz itirazlarına gelince;
Yukarıda vurgulandığı üzere … sayılı parselde dikilen zeytin ağaçları 4-5 yaşlarında olup, asıl davanın davacılarının tapuyla maliki oldukları dönemde onlar tarafından dikilmiştir. Bilirkişi tarafından aksi söylense bile zeytin ağaçları, halen verim verme döneminde değil yetişme dönemindedir. Davacı ve karşı davalıların iyiniyetli … sahibi oldukları açık-seçiktir. Dava konusu 852 sayılı parselde davalı ve karşı davacılar dışında başkaca kişilerin de paylı malik olduğu tapu kaydının incelenmesinden görülmektedir.
Burada üzerinde durulması gereken diğer bir sorun da Türk Medeni Kanununun 684. ve 718.madde hükümleridir. Gerçekten, anılan yasanın 684.maddesi hükmüne göre bir şeye malik olan kimse o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Diğer taraftan, aynı yasanın 718.maddesi hükmüne göre de arazi mülkiyeti kapsamına bitkiler ve kaynaklar da girer. Bu bakımdan dava konusu parseller üzerindeki … ve Sami tarafından dikilen zeytin ağaçlarında paylarına göre karşı davanın davacıları ile davalı taraf durumunu almayan diğer paydaşların mülkiyet hakları ile yasanın 683.maddesinden kaynaklanan kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkileri vardır. Asıl davanın davacıları, taşınmaza zeytin fidanları dikmek suretiyle artı değer sağlamıştır. Yukarıda belirtilen yasa kurallarına göre, zeytin ağaçları üzerinde paylı malik olan davalıların da kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkileri olduğundan, muhdesat (zeytin ağaçları) bedelleri bunları diken
davacılara ödenmeden davalı olan paylı malikler payları oranında sebepsiz zenginleşmiş kabul edilir. Bütün bu anlatılanların sonucuna göre davacıların diktiği muhdesatlar sebebiyle davalılardan payları oranında bedel istemesi mümkündür.
Muhdesat (zeytin ağaçları) bedelinin nasıl hesaplanacağı sorununa gelince;
Türk Medeni Kanununun 723.maddesi uyarınca ödenecek olan tazminatın tutarı, malzeme malikinin iyiniyetli olup olmamasına göre değişir. Eldeki davada, davacı ve karşı davalılar arazi üzerindeki zeytin ağaçlarını kayıt maliki oldukları dönemde diktiklerinden kural olarak iyiniyetlidir. Dolayısıyla, arazi malikleri payları oranında iyiniyetli olan muhdesat (zeytin ağaçları) sahiplerine muhik bir tazminat ödemek zorundadır. Bu değer zeytin ağaçları nedeniyle taşınmazda meydana gelen objektif değer artışı oranı olmayacağından burada da olayın özelliğine göre hakimin geniş taktir yetkisi bulunmaktadır (TMK m.4).
Bütün bu anlatılanlardan sonra yapılması gereken iş, bir veri olması bakımından yerinde yeniden keşif yapılarak oluşturulacak bilirkişi kuruluna 852 sayılı parsel üzerindeki asıl davanın davacıları tarafından dikilen zeytin ağaçlarının dava tarihindeki yaş ve niteliklerini belirletmek, bu niteliklere göre ağaçların dava tarihindeki en az değerini tespit ettirmek, Türk Medeni Kanununun 4.maddesinin hakime tanıdığı takdir yetkisini de kullanarak ödenmesi gereken tazminat miktarını davalıların payları oranında tespit etmek ve bu miktarı paylarına göre davalılardan tahsil etmek olmalıdır.
Değinilen bütün bu yönler bir yana bırakılarak bilirkişinin yetersiz raporu hükme dayanak yapılmak suretiyle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 825,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalı-karşı davacılardan alınarak davacı-karşı davalılara verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 29.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.