Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2010/9813 E. 2010/10828 K. 19.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/9813
KARAR NO : 2010/10828
KARAR TARİHİ : 19.10.2010

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.11.2008 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.05.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, sahip olduğu taşınmazda bulunan evinin duvarına bitişik şekilde davalı tarafından bina yapıldığını ve pencerelerinin kapandığını, ayrıca yapılan binanın çatısı nedeniyle kışın yağan karın penceresini kapattığını belirterek elatmanın önlenmesi ve kal isteminde bulunmuştur.
Davalı, arsa yetersizliği nedeniyle bu şekilde yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne,sacdan yapılan çatının yıkılması suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmiştir.
Hükmü davalı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş
Görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır” hükmü ile de malike, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınma ödevi yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Mahkemece yapılan keşif sonrasında alınan 28.9.2009 havale tarihli inşaat mühendisi Pehlül Çınar’ın düzenlediği raporda “davacı evi ile dava konusu samanlık arasında 1,47 m. mesafe olduğu, çatının sacdan yapılması ve %50 eğimi olması nedeniyle kar ve buzun davacıya ait eve zarar vermesinin muhtemel olduğu belirtilerek çatının eğiminin taşınmazın güneyine bakacak şekilde tek yönlü olarak değiştirmek ya da davacıya bakan kısımdaki bölüme iki kademeli olarak çatının eğimi düşürülerek yeniden düzenlenmesinin çözüm olacağı” açıklanmıştır. Bu raporda davacının pencerelerinin ışık almama durumu ve bu durum için çözümün ne şekilde olacağına dair bir açıklama da bulunmamaktadır.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; mahallinde yeniden keşif yapılarak ve bu konuda uzman bilirkişinin görüşünden yararlanılarak davalıların komşuluk hukukuna aykırı şekilde yaptığı iddia edilen samanlığın davacının penceresinin kapatılması ve güneş almasının engellenmesi şeklinde bir zarar meydana getirip getirmediği, ayrıca kar ve buzun da dava tarihi itibariyle davacı taşınmazında oluşturduğu bir zarar varsa bunu tespit etmek, zarar oluşuyorsa bunun giderilme yöntemini bilirkişiye belirletmek ve bu şekilde elde edilecek sonuca ve bilirkişi raporuna uygun bir hüküm kurmak olmalıdır. Değinilen bütün bu yönler üzerinde durulmaksızın istem yazılı olduğu şekilde kabul edildiğinden karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 19.10.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.